Üzüntüden Kurtulmak ve Mutlu Olmak

“MUTLUYUM, ÇÜNKÜ BİR AİLEM VAR. MUTLUYUM, ÇÜNKÜ SAĞLIKLIYIM. MUTLUYUM, ÇÜNKÜ KUSURLARIMI BİLİYORUM. MUTLUYUM, ÇÜNKÜ SEVDİĞİM VAR. MUTLUYUM, ÇÜNKÜ ARKADAŞLARIM VAR. MUTLUYUM, ÇÜNKÜ KENDİMİ SEVİYORUM. MUTLUYUM!” (SİSİ)
İnsanoğlu, yıllarca mutlu olmanın yollarını aramış ve nasıl mutlu olabilirim diye kural ve yöntemler kurmuştur. Daha çok üzüntüleri yok etmek için araştırmalar yaparak mutluluğun yolunu çizmeye çalışmıştır.
Hepimizin bildiği üzere, üzüntülü olan bir kişi kesinlikle endişe duyacaktır. Üzüntülü olduğumuzda hoşgörü gücümüz de azalacak ve hoşnutluğu da tadamayız. Aslında mutlu kalabilmemizi sağlayan hoşgörü ve hoşnutluktur. Bu iki önemli niteliği her zaman denememiz gerekir ki, o zaman mutluluğa doğru yol alalım. Çünkü hoş görebilenler daima mutluluğun kapısını açan kimselerdir. Üzüntü onlara hiç bir şekilde dokunamaz. Onlar uyum sağlama ve her şeyi içlerinde eritip yok etme gücüne sahiptirler. Ayrıca bu kişiler kendilerine iyi bakar ve başkalarıyla çok iyi geçinirler.
Aslında günümüz dünyasında iyi yaşamak ve mutlu olabilmek için kalbimizi hayli güçlendirmek gerekiyor. Kalbi güçlendirmenin en önemli yolu ise, katı kalpli olmak yerine merhametli ve güçlü olmamızı sağlamaktır Özellikle merhamet, kalbi kuvvetlendirmenin en uygun yöntemi olup, mutlu kalmanın da en etkili ilacı olarak bilinmektedir.
Diğer taraftan günümüzde kasıtlı bir şekilde yanlış şeyler yapanlar da var. Bu kişilerin yanlış şeyleri yapmalarının nedenleri, sahip oldukları zayıflıklar nedeniyledir. Bunlar mizaçlarının veya başkalarının dikte ettiğini yapanlardır. Daha doğrusu bunlar özsaygılarını kaybeden kimselerdir. Özsaygısı eksik olanlar, her zaman bacalar durur. Hayal gücünü kullanmaya başlar. Aslında gördükleri ya da duydukları düşündükleri bir şeyi, küçücük bir tohumdan koskoca bir ağaç haline getirirler. Yani bir ÜZÜNTÜ AĞACI haline sokarlar. Bu üzüntü ağacını yaratmanın nedeni ise, tohumu anlamamaktır. Tohum ise kim olduğumuzdur. Tıpkı ayrık otları gibi çabuk büyür. Bu otlar çabuk büyümekle kalmaz, meyve de vermezler. İşte düşüncelerimiz de içimizde yetişen ağaçlar gibidir. Şayet olumsuz düşüncelerimiz devam ederse, sözü edilen tohum sayesinde olumsuz fidanlar da yeniden yeşermiş olur.
Hayatımızın her döneminde üzüntü etkenini az veya çok yaşar, elden geldiği kadar kontrol altına almaya çalışırız. Özellikle iş hayatımızda çeşitli sıkıntılarla karşı karşıya kaldığımızda, neler yapmamız gerektiğini çok iyi takip etmeliyiz. Hatta bu konuda uzman görüşlerine de başvurmalıyız.
O nedenle, gereksiz düşüncelere yer vermeden ve her şeyin nasıl olacağı detaylarına girmeden sevgi, sabır, dostluk, barış gibi etkenler çerçevesinde birbirimizi sevelim ve sayalım, hem de HOŞGÖRÜ duygusunu elden bırakmayalım. Unutmayalım ki, üzüntüden kurtulmak ve mutlu olmak kendi elimizdedir.
Hoşça kalın.