Yalnız Türkiye, Fırsatçılar-Gerçekler…
Sabahattin YARAR
Artık sorunlarımızla ilgili konulara dönelim isterseniz. Zaman zaman yine magazinleşir, güncel gelişmelerle karşınızda oluruz.
Yazımın yazıldığı andan itibaren de yeni gelişmeler olması, konuların istenilmeyen boyutlara varması olasılığı var. Başımızda bulunan bir yığın soruna, bu defa da Akdeniz, kıta sahanlığı, doğal zenginlikler, adalar sorun olmaya başladı. Şunu öncelikle belirtmekte yarar görüyorum. Türkiye’nin haklı tezlerine ve mücadelesine sonuna kadar katılıyor ve destekliyorum. Hem üç yanımız denizlerle çevrili olacak, hem de bu olanaklardan yararlanamayacağız! Kabul edilmesi olanaksız, tamamen hakların gasp edilmesine yönelik amaçlara karşın verilen ve verilecek tüm çabaların arkasındayız…
Bu olayların ortaya koyduğu bazı gerçekleri de göz ardı etmek, güneşi balçıkla sıvamak gibi bir davranış olur. Uzun yıllardır izlenen, ilk günlerin vaatlerine karşın, dış politikalarımız Türkiye’yi yalnız ve dostsuz bırakmıştır. Çevremizdeki sınır komşularımızla olduğu gibi, uzaklardaki devletlerle bile aramız şeker renk olmuş bulunuyor. Halbuki; tüm sınır komşularımızla ve uluslarla dostluklar kuracaktık!…
Türkiye’nin birçok sorununu fırsata çevirme çabasında olanlar, politikalarımızın meyvesini toplama sevdasına düşmüşlerdir. Ancak bilinmeli ki, Türkiye kendisine yönelik her olumsuzluğu, her şeye karşın, göğüslemek gücü ve azmine sahiptir. Amaç olayların o düzeye gelmeden çözümlenmesi olmalıdır.
Ancak olaylar, Türkiye’nin yalnız ve ihanete uğrayan bir ülke konumunda olduğunu göstermektedir. Son gelişmelerde, tüm Akdeniz’i topraklarına katma sevdasındaki Yunanistan’a verilen devletler desteği ile kanıtlanmış bir ortam ortaya çıkmıştır. Özellikle kardeşimiz (!) dediğimiz Müslüman Arap ülkelerinin askeri ve diplomatik Yunanistan destekleri hiç şaşırtıcı olmamıştır benim için… Fransa, İtalya, AB ülkeleri de bu desteğin içinde yer almaktadırlar.
Her zaman ve her yerde fırsatçılığını ve çıkarcılığını gördüğümüz ABD’nin 33 yıldır silah ambargosu uyguladığı Kıbrıs Rum Kesiminin ambargosunu kaldırmasına ne demeli!? Bu zamanı geldiğinde, fırsatları ranta çevirmenin ustaca bir oyunudur. ABD çıkarı olduğu zaman, babasını bile dinlemez, dost, müttefik kelimeleri anlamlarını hemen yitirir.
Çok geniş bir anlatımı ve yorumu gerektiren olaylar zincirinin ana konusunu dillendirip, gerçeklerden söz edelim. Görüldüğü gibi; Türkiye dost bildiklerince yalnızlığa itilmiş, kardeş dediklerince de ihanete uğramıştır.
Şu andaki sorunlarımızı, kendi gücümüzle aşmak, haklılığımızı kabul ettirmek durumundayız. Bu arada dış politikamızın gözden geçirilmesi, dünya gerçekleri ile uyumlu, duygusal ve çıkarlara dayalı olmayan bir yol izlenmesi gereğine inanmaktayım. Uluslararası ilişkilerde, din, dil, ırk, düşman gibi saplantılar bir yana itilip, karşılıklı çıkar ve işbirliği yolları aranmalıdır.
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün; “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesi göz önünde bulundurulmalıdır. O düşmanları ile bile saygın ilişkiler kurabilmiş bir liderdir. Unutmayınız…
Yeniden buluşalım…