Yaşamda Farkındalık Yaratmak

Metin MERCİMEK
“DÜNYAYI DEĞİŞTİRMEK İSTEYEN ÖNCE KENDİNİ DEĞİŞTİRMELİ.” (SOKRATES)
İnsanların bilinç yapısında her zaman farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Kimileri bu bilinç yapılarıyla dar bir anlamda odaklanma göstermekte, kimileri de geniş bir alana yayılma yeteneğine sahiptir. Geniş alan içinde olan insanlar, ufku açık, vizyonu geniş, yaşamlarının iç dünyasının geniş bir farkındalık içinde iç ve dış dünyanın bitmez tükenmez lezzetlerini tadarak yaşamaktadır.
İstanbul’da fırsat bulduğum zamanlar, ilk tercihimi Türk Sanat Musikisi ve Türk Halk Müziği toplantılarına ayırır, ikinci tercihimi ise insan ilişkileriyle alakalı seminerlere katılırım. Bir ara, yakın bir arkadaşımla birlikte “Dünyayı Daracık Bir Kimlikle Sınırlamak” toplantısına katıldık. Ben ve arkadaşım devamlı notlar alırken, bazı kişiler bu seminerin bir an önce bitmesini beklediler. Daha doğrusu bu toplantıdan sıkılan kişiler vardı. Oysa bu veya buna benzer konular, bizlere farkındalık kavramının neler olduğunu anlatır ve bu konuda bilgiler vererek, düşünce ufkumuzu açar.
Peki, seminerdeki “Dünyayı daracık bir kimlikle sınırlamak” konusu bizlere ne gibi faydalar sağlıyor ve neler öğretiyordu? Öncelikle toplantılar da konuşma yapan uzmanlar, şunu dile getirdiler: “İnsanın kişiliği, bilincinin odaklandığı yere göre belirlenir. Ne kadar dar bir alana odaklanırsa dünyası o kadar daralır, hem de kendi kimliğini o dar dünya ile tanımlar hale gelir.”

Şimdi bu görüşe bir örnek verelim. Tüm dünyasını ev ve işinden oluşturan sayısız insanlar vardır. Bunlardan birini ele alalım. Bu insan belirli bir yaşa ayak basmış, hedeflediği bir işe ulaşmış, işinde başarı göstererek kendine bir ev almış olsun. Ayrıca çocuklarını istediği okullarda okutarak babalık görevini de yerine getirmiş olsun. Örnek gösterdiğimiz bu insan, dünyasını iş adamı ve iyi bir babalık kimliği ile sınırlamıştır. Böyle bir yaşamı ele alan uzmanlar, bakınız bu insan için neler söylüyorlar görelim:
“Sözü edilen bu insan, kendi dünyasında ne kadar başarılı ve mutlu olsa da Allah’ın vermiş olduğu bu nimetleri ona neden kısmet ettiğini, bunlara niçin sahip olduğunu, bununla birlikte hangi yükümlülüklerinin bulunduğunu, başka nerelere ulaşması gerektiğini, yani işinden evinden başka dünyaları da fark ederek ruhsal bir aydınlığa doğru yol almaları gerektiğini, hatta daha birçok insani görevlerinin var olduğunu ileri sürerek yorum yapmışlardı.
Yukarıda görüldüğü üzere, insan belli bir noktaya odaklandıkça, dikkatini orada toplamakta ve kendine küçük, güvenli bir dünya kurmaktadır. Yine bir başka iş adamını ele alalım. Bu iş adamı günlük yaşamını sürdürürken, kendi ofisine girer girmez TV’de ekonomi kanalını açar, önce döviz kurlarını, sonra borsayı takip eder. Hatta seyahatini bile tamamen iş amaçlı olarak ele alır. Boş zamanlarını, kendi işine yarar sağlayan insanlarla, yani iş arkadaşlarıyla birlikte geçirir. İşte bu örnek de gösterilen iş adamının, dünyasını daracık bir kimlikle sınırladığını ve bunun dışına çıkmadığını açıkça görmekteyiz.
Unutmamamız gerekir ki, düşünen varlık olan bizler, zengin yönlerimiz ve de içsel değerlerimiz vardır. Bu değerlerimizin yanı sıra, başka dünyaları farkeden ruhsal aydınlıklarımız da vardır. Her ne olursa olsun, bu zengin yönlerimizi görmeden, onlara ulaşmadan, küçük dünyalar içinde kalmayalım. Çevremizi görelim, başkalarını tanıyalım, devamlı farkındalık yaratalım ki, hem kendimiz hem de başkalarını mutlu etmiş olalım.