Dolar 35,9677
Euro 37,1790
Altın 3.307,49
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kilis 7°C
Hafif Yağmurlu
Kilis
7°C
Hafif Yağmurlu
Pts 6°C
Sal 7°C
Çar 6°C
Per 11°C

Yaşıyorken-1

Yaşıyorken-1
A+
A-
18.04.2024
136
ABONE OL

Zerrin BOZKAYA

İnsan hayatı acılar ıstıraplar, sevinçler mutluluklar döngüsüdür.

Hiçbir insan tekdüze bir hayatı aynı tempoda devam ettirip sürdüremiyor.

Her yeni gün, kapımızı mutlaka yeni bir olay yeni bir haber ya da beklenmedik bir sürprizle çalıyor.

Hiç kimse kaderin kendisi için neler hazırladığını, gelecek günlerin neler getireceğini bilemiyor.

Adım Brillant.

Burada anlatacaklarım;yaşarken hayatın başka başka çehreleri de olduğunun hikayesi.

Azerbaycan Bakü’de ses sanatçısıydım. Olağan üstü güzel bir hayatım yakışıklı ve bana aşık bir kocam vardı (yada ben öyle sanıyordum). Her gittiğim yerde el üstünde tutuluyor sahneye çıktığımda ayakta alkışlanıyordum.

Her gün peşimde gazeteciler fotoğrafçılar fotoğraf çektirmek isteyenler, film yapımcıları reklamcılar beni adım adım takip ediyor, bana kendimi erişilmez bir varlıkmışım gibi hissettiriyorlardı! Mutlu ve huzurlu bir kadındım! Lüksün ihtişamın sınırı yoktu. Son model arabalar, mücevherler, en pahalı kostümler benim için artık sıradan gereksinimlerdi.

Bu hayat böyle ihtişam içinde sürüp gider sanıyor ne zaman çocuk bahsi açılsa, çocuk sahibi olmayı ileri tarihlere bırakıyordum. Yaşadığım çevrede fiziki görüntünün ne kadar önemli olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Bazı yemeklerin tatlıların tadını dahi unutmuştum, çünkü bir kadın olarak girdiğim her ortamda ilgi odağı ben olmalıydım, her zaman güzel, zarif ve bakımlı.

Eşim sürekli çocuk istiyor, son zamanlarda çocuk için benimle sık sık tartışıyor ben kabul etmeyince kapıyı çarpıp çıkıyor, gece sabaha kadar eve gelmiyordu.

Nihayet çocuk sahibi olmaya karar verdiğimizde doktorlar benim asla çocuk sahibi olamayacağımı söylediler.

Fertil değilmişim, steriliteinfertilite gibi anlamadığım bir sürü tıbbi terim saydılar.

Dünya başıma yıkılmıştı. Kocam ilk günler beni sürekli teselli ettiyse de giderek benden uzaklaşmaya, sudan sebeplerle kavga çıkarmaya başladı. Bu tatsızlıklar giderek artmaya daha sık kavga etmeye başladık. Bir gün eve geldiğimde eşyalarını toplayıp evi terk ettiğini öğrendim, tek kelimelik bir pusula bırakmıştı “Ayrılıyorum” İnanmamıştım, nasıl olsa döner gelir beni asla bırakmaz diyordum, ta ki aylardır beni bir hostesle aldattığını kadının hamile olması nedeniyle o na gittiğini öğreninceye kadar!

Ne ben ne kendisi bir daha hiç görüşmedik avukatlarımız bizi boşadı.

Büyük bir bunalıma girdim ailem yanımdaydı bana her konuda destek olmalarına rağmen hayattan bağlarımı koparmış, bana yapılan bu davranışı sindiremediğim için sürekli ağlıyordum.

Canım hep bir şeyler yemek istiyordu gece yataktan kalkıp çikolata şekerleme kurabiye ne bulursam ağzıma tıkıyor yedikçe daha çok yemek istiyordum. Eskiden asla evimize girmeyen şirinatlarŞekerbura, baklava helva her gün siparişlerimin başında oluyor annem ne kadar engel olmaya çalışsa da dinlemiyor, yiyor hep yiyordum.

Dört ay geçmişti. Bir gün aynada kendime baktım ciddi ciddi bakmışım ki korktum ben çok şişmanlamıştım. Eskiden giydiklerimin içine artık kolum bacağım bile sığmaz olmuştu.Yerken dünyayı unutuyor kendimi çok iyi hissediyordum.

Yine bunalım başladı kendimi dünyada tek başına kalmış çaresiz terkedilmiş, bir çocuk sahibi bile olmayacak kadar boş ve işe yaramaz hissettiğimden bir bunalım anında bileklerimi kesmişim. Sürekli peşimde dolanan annemin gayretleri sonucu yeniden bu bunalımlı dünyaya dönmüştüm.

Kafamda sürekli deli düşünceler, yine sürekli ağıt, babam psikanalizleri eve çağırıyor, ama ben kimseyi görmek istemiyordum. Annem gezgin olan üvey kardeşini sözünü dinlerim diye bize çağırmıştı. Benim de çok sevdiğim bu büyük dayım çok bilgili her şeyi bilen bir alimdi.

Sofrada annemin önümden kaldırdığı yemekleri, annemin elinden alıp yeniden önüme bırakıyor anneme “karışma” diye kızıyor, bana çok incelikli ve yakın davranıyordu.

Geldiğinin üçüncü günü “Hadi Brillant hazırlan gidiyoruz” dedi “nereye” diye sorduysam da söylemedi. Annem bana küçük bir valiz hazırlamış dayım özellikle içine az eşya koymasını tembihlemişti. Kendimi çok güçsüz bedenimi taşıyamayacak kadar yorgun ve bitkin hissediyordum. Çaresiz dayımın peşine düşerek yola çıktık.

Çok meşakkatli bir yolculuktan sonra beni ne dağı olduğunu öğrenemediğim en tepelerde bir manastıra götürdü.

Çok güzel bir yerdi. Dağa çıkan yollar sık ve kısa dönemeçlerden oluşuyordu her taraf çam ağaçları ile dolu olduğundan bir sonraki virajı göremiyorduk çam kokusu, virajların sıklığı bende baş dönmesi yapmış,zaten sağlıksız olan bünyemi serseme çevirmişti. Nihayet tepeye manastırın olduğu yere varmıştık.

Manastırın etrafı tamamen sebze bahçesi ve bahçenin çevresi de sık meyve ağaçlarıyla çevriliydi..

Bizi büyük bir saygı ile karşıladılar dayıma aşırı bir saygı gösteriyorlardı.

Yoldan geldiğimiz için bize hemen bir yolcu sofrası hazırladılar sofrada sadece esmer ekmek ve içtiğinde insana huzur veren hoş kokulu bir bitki çayı birer tanede elma vardı. Dayım benim bilmediğim bir dilde onlarla konuşuyor rahibe olduklarını sandığım hanımlar bana aşırı bir sevgi gösteriyorlardı.(Devam edecek)

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.