Yokluk ve Bolluk Düşüncesi

Metin MERCİMEK
“YOKLUK DUYGUSUYLA SÜREKLİ İSTİFÇİLİK YAPAN İNSANLAR OLMASA BELKİ DE DÜNYANIN BOLLUĞU VE BEREKETİ MUTLAKA DAHA DA ÇOK ARTACAKTIR.”
Yaşamlarını ayrı ayrı konumlarda sürdüren insanlara bir göz attığımız zaman, bazıları hayatlarından oldukça şikâyetçi, bazıları ise her gün şükrettiklerini görürüz. Tabi bu düşünce, kişiden kişiye değişiklikler gösterir. Şükreden insanların devamlı yüzlerinin güldükleri, ancak varlıklı olan insanlar yokluğu hiç dilinden düşürmeyip onu bir alışkanlık haline getirmekteler. Hatta böyle bir tutumu sürdüren bu insanlar, yokluğunu her gün kendi içinde üretir ve bu çizgide yaşarlar.
Etrafımızdaki bolluğu hissetmek içinizde pasif duran bolluk duygusunu aktif hale getirir. Aktif hale gelen bolluk duygusu ise size bereket aktarmaya başlar. Oysaki yokluk düşüncesinde olan insanlar etraflarındaki bolluk ve güzellikleri görmek yerine yokluklara odaklanırlar. Yokluktan korktukları için mallarını nereye saklayacaklarını şaşırırlar. Kendi paralarından, kendi mallarından kendilerini mahrum ederler. Suçu hiç üstlenmeden, kıtlık nedeni olarak çiftçiyi, sanayiciyi, üreticiyi görürler; kuraklıktan, selden, soğuktan, sıcaktan yakınırlar. Bolluk ve sınırsız nimetler arasında yaşarken, bir şeylerin yokluğundan şikâyet ederseniz, doğal olarak çevrenize onlardan veremezsiniz.
Yokluk düşüncesine kendimizi kaptırmamak için, içimizdeki bolluk duygusunu korumamız gerekmektedir. Peki, bu nasıl mı olacak? Kendimizi geliştirerek yokluktan, yoksulluktan, acıdan, kederden söz etmek yerine var olan yeteneklerimizi, zenginliklerimizi ortaya dökeceğiz. Yaşamımızı gülerek, selam vererek, ilgi göstererek, okşayarak, sarılarak yokluğu değil, bolluğu düşüneceğiz. Nasıl ki, yağan yağmurun, karın yarattığı zorluklara değil, bereketine odaklanacağız. Başka bir değişle güneşin yakıcılığını değil, içimizi ısıtan sıcaklığını ve ayrıca akşamın karanlığını değil, mehtabın ve yıldızların güzelliğini hissedeceğiz.
Diğer taraftan hayattan ne beklediğimizi, ne istediğimizi düşünüp karar vereceğiz. Örneğin, neşe mi istiyoruz? Girdiğimiz her yere neşe katacağız. Coşku mu bekliyoruz? Her şeye coşku ve istekle bakacağız. Her kapının anahtarı konumunda olan sevgi mi istiyoruz? Öncelikle çevremize koşulsuz sevgi yayacağız. Eğer ki yukarıda belirttiğim gibi, varlık içinde olup da yokluğu bir alışkanlık haline getirirsek, hiç kimse bizlere yaklaşmaz ve de birçok şeylerden mahrum kalırız.
Unutmayalım ki, zenginlik ve fakirlikle ilgisi olmayan BOLLUK ve YOKLUK, insanın kendi içsel gerçeğinin dışa yansımadır. Daha doğrusu BOLLUK ve YOKLUK’un kaynağı insanın kendi içindedir.
Hoşça kalın.