Ahmet Barutçu’yu Düşünürken…
Nejat TAŞKIN
Bu kenti çok taşıdın. Çok taşıdın bu kenti. Ama bir gün bir kopuş o kopuş oldu. Hem de hiç umulmadık bir zamanda. Bu zamanı bekliyordun. Gidecektin. Türkülerle duygularınla mücehhez, sen vatan aşkıyla dopdolu bir kalbe gidecektin…
Ama bu gidiş unutmak unutulmak olmamalıydı. Kent’te bakıyorum sayfalar boş. Her gün yazardın, fikirler dizi dizi dökülürdü köşenden… Bazen ben de yazmak istemiyorum. Yalnız kalıyorum köşemde ama 18 senemi alan bu köşeye ihanet etmek istemiyorum…
Hani Yalçınkayalar, hani Bulutlar, hani Avniler, Osmanlar?… Ve şu anda ismini hatırlayamadığım birçoğu. Bakıyorum son satıra Barutçu da eklendi.
Belki ben yanılıyorum. Eşe, dosta Kilis’e yazıyorsundur. Ancak Kent’e yazmalısın. Köşende bir Barutçu olmalısın…
Fikir dizileri içinde insanlar düşünürken mutlu olmayı canı gönülden arzu ederler. Yazmak sanatı zaten buradan doğuyor. Sayfalar isimlere aşina oluyor bazen. Ben çok uzak yerlerden elime değen Kent’in ılık sayfalarında samimi isimler bulmak isterim. Ilık gazete mi, samimi isim mi diyecekler ne derlerse desinler. Üstadım tenkitlerde bizim için ılık ve samimi. Ozan Kenan Yalvaç bile ses vermiyor bu sıralar Kent’ten.
Bilirim Barutçu çok meşgulsün. O ocakta benimde yıllarım var. Onun için ses vermiyorsun. Fakat bütün bunlara rağmen seni düşünmekte hakkımız elbet.