Araya Sıkıştırılan Mini Bir Kilis Ziyareti

Mahmut İhsan KANMAZ
Kıymetli arkadaşlarım ve “nerede kalmıştık” diyerek, başlayalım söze ve sohbete.
Hemen belirtmek isterim ki, tekrar sizlerle olmanın mutluluğu ve huzuru içindeyim.
Şükür kavuşturana.
Aslında mola süresi daha uzun olacaktı belki de.
Lakin, hem benim yazmaktan ayrı kalamama halim, hem sizlerden uzak olma endişem ve hem de sizlerin, “Lütfen arayı uzun tutma” talepleri birleşince, bu kadarlıkla yetinme sonucu doğmuş oldu.
Zaman olarak, yeterli de oldu sanki.
Bu arada üç beş kitap okuma fırsatı buldum.
Ha bu arada, birkaç günlük bir KİLİS kaçamağım dahi oldu.
Almanya’da yaşayan, ancak senede bir iki defa memleketi Kilis’e gelmeyi alışkanlık haline getiren bir akrabamın, bir nene-dede komşumun, daha da önemlisi çok sevip değer verdiğim bir ağabeyimin ısrarlı davetine icabet etmem hasabiyle, iki gün için Kilis’e kısa bir ziyaretim oldu.
“Abdülhamit Özçelebi” bu güzel insanın adı.
Bol bol gezme, sohbet etme ve özlediğim Kilis’i dolaşma imkanım oldu birlikte.
Kısa ama, dolu dolu bir ziyaret oldu.
Gezip tozmanın ötesinde, mezarlık ziyareti olmazsa olmaz bir rutindir Kilis’te.
Bilhassa cuma günleri…
Denk geldi ve biz de cuma gününde Kilis Asri Mezarlığında idik Hamit ağabeyle..
Gelmiş geçmiş bütün değerlerimizin kabirleri ziyaret edildi, okunan rahmet dualarıyla beraber, cümlesinin de huzur içinde uyumaları temennisiyle ve hüzünlü bir duyguyla ayrıldık oradan.
Bir de görseller arasında bulacağınız, tarihi ve özgün mezarların görüntüleriyle beraber yaptık bu eylemi.
İlgimi çektiği için ekledim onu da.
Tabi Kilis’e gelip de yöresel yemeklerin tadına bakmamak olmazdı.
Burada yenilen içilen şeylerin ayrıntılarını vermek benim için biraz abes olur.
Lakin şöyle azıcık değinmeden geçersem de bu sefer Kilis’e haksızlık ederim diye düşünürüm. Onun için hoşgörün lütfen.
Bilindiği üzere, Kilis bir gastronomi şehri…
Yemek ve tatlı çeşitleri saymakla bitmez.
Sadece şu kadarını söyleyeyim.
Bir öğle yemeğini, yine çok kıymetli dostum Eczacı Hüseyin Gökalp’ın daveti üzerine, yine onun eczanesinde hep birlikte yedik.
Kalabalık bir hemşehrilerle birlikte.
Ne mi yedik? Bağışlayın ama “Lah…” diyeyim, gerisini siz anlayın gali…
Öbür gün, “Sarımsak Aşı” ve “Sucukhamra” vardı menüde. Bunlarda yöresel ve özgün…
Hamit abinin ellerine sağlık.
Cumhuriyet caddesinde turlarken, lezzetine aşina olduğumuz, Bekan’larda katmer yemeden geçip gitmek olmazdı haliyle.
Onunda tadına bakıldı bir güzel.
Tabi, hem Kilisli dostların ve hem de Hamit abinin aşırı ısrarcılığı olunca, tahminim iki günde en az iki kilo almış olarak döndüm.
(“Allasen, de hele şunu da yi…”) gibi.
Bunları niye yazıyorum?
Kilis’in yemek kültürüne dikkat çekmek için.
Yöremizin tanıtımına bir küçük katkı için.
Çam sakızı çoban armağanı kabilinden…
Bir de, şu hususu eklemek isterim.
Önceden duyursaydım geleceğimi, eminim çok sayıda dost ve arkadaşlarım aynı
davranış içinde olacaklardı.
Ancak bu eylemi bir dahaki uzun gelişime bırakmak sözüyle, herkesten affımı rica ederim şimdilik.
Çünkü gerçekten tabir caizse “Yerim dardı.”
Hani, amiyane olarak öyle denir ya!.
Yoksa bütün dost ve arkadaşların yeri bakidir bende. Sağlık ve afiyet dilerim herkese.
Ve de selam olsun cümlesine.
Bu sefer, malum Kilis trafiğinin yoğunluğu nedeniyle arabamla gidemedim..
Daha önceleri öyle yapardım.
Fakat Kilis’te hem araba ve hem de motorların çokluğu, gerçekten ciddi bir
sorun.
Bunda, sokakların ve dehlizlerin darlığı, şehir merkezindeki yolların yaya ve taşıt trafiği ve otopark yetersizliği en büyük etmendir.
Düşünün, Cumhuriyet meydanından Kadı Camisi istikametine doğru giden cadde,
ben beni bildim bileli aynı genişlikte.
Nüfus eskiye nazaran dörde beşe katlamış, araç sayısı, belki yüz kat artmış, ama gel gelelim yol, yine aynı yol.
Neyse ki, zaman kısa olunca arabayla gelememenin eksikliği de fazla hissedilmedi sanki. Belki de daha rahat oldu böylesi.
Bütün bunların yanında, misafirperverliği ve kadim dostluğu için bir kez daha, Hamit abime selam ve sevgilerimi iletmek isterim.
Ömrüne ve kesesine bereket… (Kilis’te öyle denir.)
Bir daha ki buluşmaya kadar, onu ve kadim Kilis’i geride bırakıp, tekrardan döndük kürkçü dükkanına. Yani, ikinci vatanım Kadirli’ye.
Bugünlük sadece bir merhaba babından oldu bu yazım. Bağışlayın. Kısa ve öz.
Ama sonrakiler daha kapsamlı olacak inşallah.
Tekrardan hepinize güzel ve gönlünüzce geçecek bir pazar günü diler, sevgilerimi yollarım kıymetli dost ve arkadaşlarım.
Sağlıcakla ve afiyetle kalın.