Atatürk’ü Ölümünün 77. Yıldönümünde Minnetle Anıyoruz
M. Şenay TAŞKENT
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusu kurtarıcısı ve Türk Ulusunun büyük önderi Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının bugün tam 77’inci yıldönümünü idrak ederken, onu bir kez daha minnetle anıyoruz.
Geçmiş tarih sayfalarında Türk toplumunun içinde bulunduğu o karanlık günlerden bizleri nasıl aydınlıklara çıkarttığı görülmekle beraber ölümünün ardından bunca yıl geçmiş olmasına rağmen sanki daha dün gibi aramızdan ayrılmış gibi üzüntüsünü yüreklerde artarak hissetmek onun ne kadar büyük bir lider oluşunun göstergesi değil midir?” Özgürlük ve Bağımsızlık benim gerçek kişiliğimdir” derken de bu uğurda verdiği mücadelenin değerini bizlere en güzel şekilde anlatan ifadesidir, diyebiliriz.
1937 yılında yakalandığı o amansız Siroz hastalığından bir türlü kurtulamayıp, 10 Kasım 1938 sabahı, o koca devletlere diz çöktüren büyük komutan, ne yazıktır ki bu hastalığa yenik düşerek ebediyete uğurlanmak zorunda kalmıştır. Öyle ki, İzmir’de denize döktüğü Yunanlıların basını bile onun için, “Atatürk yaptıkları ile tek Türkiye de değil, Dünya’ya örnek olmuş bir liderdir” ifadesini kullanmışlardır.
İşte böylesi bir lidere sahip olan bu millet acaba! Bugün onun bıraktığı bu onurlu mirası ne kadar ileri taşımış ve üzerine neler katmıştır? Sözünü ettiği muasır medeniyetler seviyesine neden çıkamamıştır! Sanırım şimdi bu sorulara yanıt aramak ve vermek zorundayız. Oysa çok çalışmak, çok daha üretmek, eğitim ve öğretimde zirveye ulaşmış olmak, tarımda, sanayide giderek büyüyen bir devlet olmak var iken, neleri kazanıp neleri kaybettiklerimizin muhasebesin yapmak zorun da kaldığımız günleri yaşıyoruz gibiyiz şu günler. Ancak ümidimizi de kaybetmiş değiliz. Çünkü TC Devleti büyük bir devlettir ve bunu başaracak güçtedir.
O bakımdan artık sadece her yılın 10 Kasımlarında Atatürk’ü anmak yerine her zaman onun Devrimlerini yaşatıp, ışığını daha da yaymak gibi hedeflerle anmak, yâd etmek gereklidir. Tüm Dünya onun “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözleriyle azamet ve kudretini dile getirir iken, bizler bunu daha iyi anlamalı ve bu uğurda akılcı bir politika ile bu sözleri dünya devletlerine daima hatırlatır bir devlet olmalıyız.
Değerli okurlarım; Halim Yağcıoğlu adlı şairimizin o çok sevdiğim “Atatürk’ten son mektup” başlıklı şiirinin bir bölümünde sözünü ettiği şu mısraları, ders çıkartılması gereken mısralar olarak gördüğümdendir, bir kez daha paylaşmak gerekirse bakın sanki bugünlere nasıl da atıfta bulunuyor:
“Arayı kapatmanızı istiyorum uygar toplumlarla
Bilime, sanata, varılmaz dalkavuklarla
Bu Vatan, bu canım Vatan sizden çalışmak ister
Mustafa Kemal’i anlamak, aldatmak değil,
Mustafa Kemal Ülküsü sadece söz değil.
Beni seviyorsanız eğer ve de anlıyorsanız
Laboratuarlarda sabahlayın kahvehanelerde değil
Bilim ağartsın saçlarınızı, kitaplarda
Ancak böyle aydınlanır sonsuz karanlıklar
Mustafa Kemal’i anlamak, ağlamak değil
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil…”
Tekrar tekrar dile getirmek gerekirse her 10 Kasımlarda yüreğimizdeki buruklukla ağlamak, üzülmek değil, ülkesine sahip çıkmış, gururlu bir toplum olmayı yaşamak adına çalışan, üreten ve kazanan bir millet olarak bugünleri yâd edelim. Bizler yüce Türk milleti olarak bunu başaracak güç’te bir Millet olduğumuz asla unutulmamalıdır. Dün ecdatlarımız bunu nasıl başarmış iseler, bugün de bizler daha fazlasını başarmalı ve bu yolda hiçbir engel önümüze, ufkumuza engel olmamalıdır.
Yüce Atatürk, bize miras olarak bıraktığın bu ülkü asla, ne olursa olsun sahipsiz değildir, kalmayacaktır da. Sen cennet mekânında rahat uyu, ruhun şad olsun…