Badeli Nahsen-1
Sayın Okurlarım;
Zaman zaman elime olayları Kilis’te geçen ilginç hikâyeler geçmektedir. Bunların kaybolmasını istemediğim için sizlerle paylaşmak istedim.
Hikâyeler, Kilis’i anlatan anılar, mekânlar, tarihi bilgiler geçmektedir.
Şimdi sizlere hikâyeci Fehmi ANLAROĞLU’ndan “BADELİ NAHSEN” adlı hikâyeyi sunuyorum.
Evren’de Dünya; Dünya’da Asya; Asya’da Türkiye; Türkiye’de Gaziantep; Gaziantep’te Kilis; Kilis’te Bade; Bade’de orta hâlli aileler ve orta hâlli ailelerden birinin bir oğlu vardı. Adı: Nahsen…
Nahsen, kendi halinde işinde gücünde, kimsenin etlisine sütlüsüne karışmayan, namuslu, dürüst, doğru sözlü ve yiğit bir gençti. Ailesi onu evlendirmiş, kendine denk bir ailenin kızını almıştı. Bir süre nur topu gibi iki oğulları dünyaya gelmiş karı-koca, gül gibi geçinip gidiyorlardı. Gerçi her mutlu ailenin olduğu gibi bir arada bir onlarında “karı-koca kavgaları” olmuyor değildi ama bu kavgalar hiçbir zaman onların saadetine tesir etmiyordu. Ta ki, araya fesat karışıncaya kadar.
Nahsen bir gün evine dönünce gördü ki, hanımı evde yok. Sordu; “Nereye gitti” dedi. “Babası evine…” cevabını verdiler. Sebebini anlamak istedi. Kimse bilmiyordu. Sadece, hanımı küsmüş, babası evine gitmişti, hepsi o kadar, Küsüşün ve gidişin nedenini bilen yoktu.
Nahsen düşündü, peşinden kızmayı doğru bulmadı, “Kadındır bu, belki bir şeyden alınmıştır, biraz sonra döner, evine çocuklarının başına gelir” dedi ve beklemeye başladı. Fakat akşam olmasına rağmen hanımı eve dönmedi. Bunun üzerine bir yakını ile “Dönsün, evine gelsin, ne derdi varsa konuşup, çare bulalım” diye haber yolladı. Ama Nahsen hanımını, hanımından gelecek cevabı beklerken, cevap kayınpederinden geldi. Kayınpederi, sert ve kesin konuşuyor, yolladığı cevabı haberde “Kızım bir daha eve dönmez” diyordu.
MİNNETÇİLER YOLLANDI
Nahsen yine kızmadı. İçinden “Belki Babası bir şeye öfkelenmiştir. Birkaç gün sonra öfkesi geçer ve kızını çocuklarının yanına yollar” dedi, beklemeye başladı.
Aradan birkaç gün geçti, Nahsen’in hanımı yine gelmedi. Bu defa Nahsen kayınpederinin de yakını olan birkaç sevdiğini, onlara minnetçi yolladı. “Yapmasınlar etmesinler, ele güne karşı ayıptır. Düşmanlar bize gülecek, meydanda, aramızda ne var ki, böyle yapıyorlar? Daha fazla gün geçmeden el gün sırrımıza karışmadan yollasınlar bu çocukların anasını” dedi, kayınpederine, kaynanasına, selâm saygı iletmelerini rica etti. İçinden “Bu defa gönderirler, gelir herhalde” diyordu.
Ne var ki, minnetçiler de “eli boş” döndüler. Hanımın babası “Nuh” diyordu da “Peygamber” demiyordu. Kesin olarak kararını vermişti, artık onu kimse döndüremezdi. Kızı için bir kazan su ısıtır, onu teneşirde yıkatırdı da Nahsen’in evine yollamazdı. Üstelik kaynanası da kayınpederinin kızgınlığını körüklüyordu Nahsen’in…
Nahsen baktı başka yapacak şey yok, bir defa da kendisi kalkıp gitti, kayınpederine, Kayınpederi ve kaynanası onu soğuk karşıladılar. Nahsen’in geldiğini görünce, hanımını öbür odaya yolladılar.
HANIMIMA İLETEYİM
Nahsen ona aldırış etmedi ve selam vererek bir köşeye oturdu. Sigarasından derin bir nefes çektikten sonra tatlı bir dille konuşmaya başladı:
– İzin verin hanımımı ileteyim, dedi.
– Sizlere karşı bir kusurum olduysa bağışlayın, dedi.
– Anamsınız, babamsınız, verin elinizi öpeyim, dedi.
– Çocuklar evde perişanlar öksüz büyümesinler, dedi.
– Belki bir münafık ortaya bir yalan atmıştır, inanmayın.
– Dostlarımızı üzüp, düşmanlarımızı sevindirmeyelim.
İnadınız sizin olsun, hadi bugün de kalsın, ama yarın yollayın yuvasına, yavrularının yanına dönsün dedi.
Nahsen bu kadar tatlı dil dökerken, kayınpederi ve kaynanası hiç ses çıkarmıyorlardı. Selamını bile almamışlar, ona “hoş geldin” bile etmemişlerdi. Bari bir şeyler söyleseler, Nahsen gam yemeyecekti. Ama seslerini bile çıkarmıyorlar. Nahsen’in yüzüne bile bakmıyorlardı.
Eh bir noktada Nahsen de insandı, nihayet onunda hasiyeti, onunda öfkesi vardı. Çocuklarını düşünüyor, dosta-düşmana karşı itibarını düşünüyor, sinirlenmemeye çalışıyor, öfkesine hâkim oluyordu. Ama her şeyin bir haddi, bir hududu vardı nihayet. Bardaktaki son damla taşınca iş işten geçecek her şey altüst olacaktı. Yazık değil miydi?…
BARİ SİZ YOLLAYINIZ
Nahsen baktı ki, olacak gibi değil, kayınpederi ile kaynanasının yumuşamaya niyetleri yok, o zaman “Ben gidiyorum, Allah’a ısmarladık” diyerek kalktı ve kapıdan çıkarken şunları ilave etti: “Bari yarın yollayın da bu iş burada bitsin. Arada fol yok, yumurta yokken el gün bize gülmesin…”
O zamana kadar ağzını açmamış olan kayınpederi, nihayet yarım ağzıyla homurdandı ” Hele düşünelim ama yine de pek niyetimiz yok. Boşuna bekleme. Ben kızımı artık senin evine yollamam.”
Nahsen tam patlayacağı sırada, kendini zor tuttu ve şeytana lanet ederek, kapıdan çıkıp evine gitti.
Aradan birkaç gün daha geçti. Ne gelen oldu, ne giden. Nahsen iki oğlunun perişan durumlarını görünce, anasız büyüyeceklerini düşündükçe aklını yitirecek oluyor, deliye dönüyordu. Her seferinde kan beynine sıçrıyordu, fakat yine de kendini tutuyor, kötülük olmasın istiyordu. Yabancı değildi karşısındakiler kayınpederi kaynanası ve hanımı idi. Müşterek çocukları olmuştu. Kanları karışmıştı bir kere…
(Devam edecek)