Dolar
Euro
Altın
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kilis °C
Kilis
°C
°C
°C
°C
°C

Badeli Nahsen-3

Badeli Nahsen-3
A+
A-
24.09.2014
1.147
ABONE OL

Hindo baktı ki, Ahmet Bey ve jandarmalar fırsatı elinden alıp, Nahsen’i kendileri öldürecekler, belki Nahsen’den sonra kendisini de temizleyecekler. İşte o zaman korkmaya        başladı, elini çabuk tutmak mecburiyetinde hissetti, mavzerini uyumakta olan arkadaşının kafasına çevirdi, titreyen parmakları ile tetiğe dokundu. Her şey bir anda oldu, silah sesleri sessizliği, mavzerden çıkan alevler son karanlık kalıntıları yırttılar.

Badeli Nahsen, arkadaşı Hindo’nun kurşunları ile kurşuna belendi, kafası parçalandı, kanı ile karışarak beyni aktı oralara…

SONRA NELER OLDU?

Badeli Nahsen uyandı mı, kendisini kimin vurduğunu gördü, arkadaş kurşunlarının acısını duydu mu? Bilinmez… Yalnız o sabah İçeribahçe’ye doğan Kilis güneşi, Badeli Nahsen’in kanını biraz daha kızıllaştırdı ve birkaç karasinek kızıl kanlar üzerinde vızıldaştı, hepsi o kadar.

Badeli Nahsen kaderini görmüş, alın yazısını yaşamıştı. Küller Hindo’nun başına idi. Anadolu ozanları dururlar mı? Onlar yiğit bildiklerine, sevdiklerine türküler yakmadan edebilirler mi? Nitekim yine edemediler, yine duramadılar ve Badeli Nahsen için de türküler yaktılar, ağıtlar söylediler; işte onlardan birkaç kıta:

 

Suriye’den çıktım, beni gördüler

Düşmanlara hemen haber verdiler

İçeribahçe’de pusu kurdular

 

Vurma zalim Hindo vurma

Ben Badeli Nahsenim

Zincirlere bağlı duran aslanım

 

Suriye’den çıktım nedir telaşım

İçerbahçe’de kaldı üleşim

İmdat sizden, yavrularım ulaşın

 

Vurma zalim Hindo vurma kıyma canıma

Acımaz mısın hiç iki yavruma

 

Suriye’den çıktım geldim bağlara

Yönümü çevirdim kara dağlara

Benden selam söyleyin beylere

 

Vurma zalim Hindo vurma kıyma canıma

Acımaz mısın hiç iki yavruma

 

Suriye’den çıktım üç gün vadeli

Aslımı sorarsan Nahsen Badeli

Dostum Hindo’nun da şadı bayramı

 

Vurma zalim Hindo vurma kıyma canıma

Acımaz mısın hiç iki yavruma

 

Suriye’den çıktım geldim buraya

Jandarmalar aldı beni araya

Bir haber edin de oğlum Kara’ya

 

Vurma zalim Hindo vurma kıyma canıma

Acımaz mısın hiç iki yavruma

 

Atımı getirin binem üstüne

Beşli mavzerimi alam destime

Uyumasaydım gelemezdin üstüme

 

Vurma zalim Hindo vurma kıyma canıma

Acımaz mısın hiç iki yavruma

 

N’olucak da Hindo sonun n’olacak

Sanki bu dünya sana kalacak

Bizim Köylü Abdulla öcüm alacak

 

Vurma zalim Hindo vurma

Ben Badeli Nahsenim

Zincirlere bağlı duran aslanım

 

KÖYLÜ ABDULLAH

Badeli Nahsen’in vurulduğu haberi Kilis ve çevresinde bomba gibi patladı. Herkes bu işin nasıl olduğunu konuşuyor. Hindo’nun kalleşliğinden bahsediyor ve Nahsen üzerine yakılan türküleri mırıldanıyordu.

Türküde adı geçen Köylü Abdullah ise büsbütün merak konusu olmuştu. Nahsen’in bu arkadaşı, acaba gerçekten   bir şeyler yapacak, Hindo’dan onun öcünü alacak mıydı? Tıpkı, Badeli Nahsen’in dağa çıkmazdan önceki hali gibi yaşayan, kimsenin etlisine sütlüsüne karışmayan Köylü Abdulla’h böyle bir şey yapar, Hindo’yu öldürür müydü acaba?

Badeli Nahsen ölmüş, Hindo teslim olmuştu. Her seferinde sıkı emniyet tedbirleri ile getirilip götürülen Hindo, Kilis Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanıyor, bütün bildiklerini anlatıyor, kendini temize çıkarmak için bütün suçları Badeli Nahsen’in üzerine atıyordu. Sanki, yumurtada leke vardı da Hindo da yoktu.

HİNDO’NUN SONU

Hindo, yalan yanlış ifadelerle bütün suçları Badeli Nahsen’e yüklkemeğe çalıştığı celselerden birindeydi. Hido gayet rahat konuşuyor, kendini temize çıkarmak, hiç olmazsa az bir ceza ile yakayı kurtarmak ne lazımsa onu söylüyordu. Sanki cinayet işleyerek dağa çıkmış ve Badeli Nahsen’e sığınmış, onunla yıllar yılı şakilik yapmış olan kendisi değildi de bir başkasıydı. Nasıl olsa Badeli Nahsen dünyasını değiştirmişti. Onu savunacak bir şahidi bile yoktu mahkemede. Ona bir avukat tutan bile olmamıştı. Gün Hindo’nun günüydü.

İşte tam o sırada mahkeme salonuna bir genç girdi.       Sırtında meşlah, başında poşu ve poşu üzerinde “kefiye” bulunan bir Arap’tı bu. Bütün sıkı emniyet tedbirlerine rağmen girmişti salona. Belki bu duruşmayı merak edip gelenlerden biriydi. Fakat hayır, bu Arap kılıklı genç, salona girip oturacağı yerde, Hindo’nun yanına doğru yaklaşıyordu. Değil Hindo, korumakla görevli jandarmalar, hatta hâkimler bile farkında değildi işin. Her şey o kadar seri oluyordu ki, kimsenin farkına varamıyordu.

Bu Badeli Nahsen’in arkadaşı Köylü Abdullah’tı. Dikkati çekmemek için Arap kıyafetine bürünmüştü. Kilis’te olağan şeylerden biriydi bu, oraya Araplar çok gelip giderdi. Ve bu Köylü Abdullah, meşlahın altında çifte tabanca taşıyordu. Bir anda Hindo’nun yanına geldi ve sordu:

– Hindo sen misin?

Nahsen’in katili “Evet” demek için ağzını açarken, Köylü Abdullah tabancasının ikisini birden çekti ve birinin namlusunu Hindo’nun ağzına sokarak tetiğe dokundu. Birbiri, ardından dokuz tane sıktı…

Mahkeme salonunda herkes neye uğradığını şaşırmıştı. Bu şaşkınlıktan istifade eden Köylü Abdullah hâkime dönerek “Allah’a ısmarladık hâkim bey, kusur işledim, beni affet diyerek, dışarıya çıktı ve kayboldu. Jandarmalar peşinden koştularsa da onu bulamadılar. Göz açıp kapayacak kadar zamanda sır olmuştu Köylü Abdullah. Yere mi girmişti, yoksa göğe mi çıkmıştı, kimse anlayamadı…

(Devam edecek)

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.