Çözülemeyen Olaylar Zamanla Çözülür

Metin MERCİMEK
“Umudunu asla kaybetme. Allah hem imtihan eder hem de imtihan da yardım eder.”
Yaşam sürecimizde öylesine olumsuz olaylarla karşı karşıya kalmaktayız ki, bu olaylar bizlerin ruh ve beden sağlığımızı yok denecek kadar zedelemektedir. Biz buna üzüntü, çaresizlik ve stres de diyebiliriz. Çünkü böylesine olumsuz duygular günlük hayatta önümüze çıkan, bizleri baskı altına alan hem de sıkıntılara sokan durumlardır. Tabi ki yaşam kalitemizi olumsuz yönde etkileyen bu tepkileri göz önünde tutarak bunun devam etmemesi için tedbirler ve çareler almamızı da unutmamak gerekir.
Hayatta çözümü mümkün olmayan tabiat olaylarını içine alan deprem ve afetler gibi birçok olaylar vardır. Ayrıca günlük yaşantımızda zor çözülebilen gelişmeleri de görmekteyiz. Tüm bunlar İçin her türlü mücadele tavrımızı kullanmış olsak da, yine de olumlu sonuca kolay kolay varamayız. O nedenle gerek hukuk kuralları çerçevesinde, gerekse başka yöntemlerle çözemediğimiz birçok olayları zamana bırakmak olduğunu da gözden kaçırmamalıyız. Bu konuya şöyle bir örnek verebiliriz. Türkiye ve benzeri bir ülkede yaşayan insanların işsizlik sorunu tamamen yok olmadığını bilmekteyiz. Bu durumda yapacağımız girişimler olumsuz olabilir ama bunlar zaman içinde çözüme kavuşacağı da bir gerçektir.
Çözülmeyen olayları zamana bırakma düşüncesi içeriğini tam olarak anlamamız İçin zaman dediğimiz akışa bir göz atalım. İnsanların varlık yapısı itibariyle amaç ve hedeflerini ancak yarın, öbür gününde bulundurmak suretiyle eylemde bulunurlar. Zaman dediğimiz bugün, yarın ve öbür gün üç boyutlu zamanın birbirine sıkı sıkıya bağlı olma zinciridir. Bunlar hiçbir zaman birbirinden kopmuş olamaz. İşte insanların başarıları zamanın üç boyutu olan dün, şimdi ve yarın tarafından yürütülmektedir.
Çaresiz kalındığında, çözümü zorlaşan olaylarda, çaresi zor olan durumlarda, halkımız arasında sık sık söylenen ‘Gün doğmadan neler doğar’ sözü ortaya konulur ve bekletilir. Aslında bu güzel sözün gelişimi ‘Çözülemeyen Olayları Zamana Bırakalım’ anlamında kullanılmıştır.
Diğer taraftan ‘Gün doğmadan neler doğar’ atasözü, öylesine değişik duygu ve özellikler sergilemektedir ki, çaresizliklere karşı nasıl bir tavır yapmamız gerektiği konusunda en büyük desteğin manevi güç olduğunu bizlere işaret etmektedir. Bunlardan birincisi sıkıntılar içinde kıvranan bir kişinin Yaradan’dan yardım istemesidir. İkincisi, ‘Sabrın Sonu Selamettir’ ilkesini uygulamaya geçirerek sabırlı olunmasıdır. Üçüncüsü ise, hem Yaradan’a sığınmanın hem de sabrın verdiği bir gücün etkisiyle huzurlu bir şekilde mücadelesini sürdürmüş olmasıdır.
Yaşam sürecimizde çözemediğimiz birçok olayları zamana bırakmak olduğunu hiç bir zaman unutmayalım. Bunun yanı sıra, ‘Gün doğmadan neler doğar’ Atasözünün, en büyük manevi bir güç olduğunu da aklımızda tutalım.