DİZELERİNİZ…
KİLİSLİ
Erkeği,
“Uzun ince bir yol”da hep ileri!
Daha sumaklar çiçekken
Çevirmişler geri,
Elinde yüreğini yakan martin demiri,
Hamurkesen yolunda yaya
Arpakesmez’ den beri.
Gelini,
Yeşili bağlayan ala karşı
İçinde düğüm düğüm acılar
Yüreği Küçük Çarşı Çeşmesi
Şurâhbil Tepesi’nde yağmur iplik iplik
Kesmelik’ten beri!
Çocuğu,
Yarım kalmış düşlerin yolculuğu
Kırmızı balonları, tengirşeği
Omzundaki göz boncuğu
Bayramların gül kokan sabahlarında
Kına yakılı elleri Allah’a yakın
Salınır selam salıncakları
Bayramoğlu Tarlası’nda
Musalla’dan beri.
İhtiyarı,
Tevekkül ikindilere, ehl-i tesbih
Açıklanamayan cüzler gibi gözleri
Hamlığı yok etmiş,
Yok saymış cahilliği.
Dilinde bir demet Yunus ilâhi
Tekye Camisi’nde sâlâ verilir bir vakit
Kalû Belâ’dan beri.
Anne,
Gün doğumu ve gün batımı
Şafak ve guruptur.
Bir gün gibi geçen bir ömür
Gurbet yorgunu, ölüm vurgunu
Bekle ki gelsin cephelerden yâr.
Ellerinde gezinen hayatımız
Ve onun sayılan her zaman
Umudumuz, umutsuzluğumuz
Doğuran, doğuran ve yine doğuran
Âdem’den beri.
Uğur ELHAN
(Eski Kışlar – 1998)
**
HER GECE
Bir vuslat türküsü çaldıramadın,
Baharın oldu kış, dondun her gece
Dilinde tek hece, konuşamadın
Onunla hayal düş gördün her gece.
Ağlatır her nağme, gözyaşı sildin
Feleğin çarkında, cihanda döndün
Ömür dedik neydi, bir esintiydin
Hayalle avunup, durdun her gece.
Bir damla mutluluk, düşlerde gördün
Deniz gözlerdeki, sonsuz hüzündün
En mavide kalıp, ağlatıp güldün
Miskiamber kokun, sardın her gece.
Münire TOZ (AKTOLGA)
**
KARA TREN
Kara tren götürdü seni gurbet ellere,
Uzayıp giden raylar kopardı seni benden.
Âh hüzünlü bir anı düştü yine kalbime,
Uzayıp giden raylar kopardı seni benden.
Gurbet acısı çaldı benim gönül kapımı,
Gelip gider trenler gecelerin ayazı.
Hüznümle, kederimle, benim yüzüm sapsarı,
Uzayıp giden raylar kopardı seni benden.
Nur BENLİOĞLU