Kilis 14°C
Çok Bulutlu
Kilis
14°C
Çok Bulutlu
Cts
16°C
Paz
17°C
Pts
18°C
Sal
16°C
Metin MERCİMEK
"NORMAL BİR İNSAN KAZANIR, KAYBEDER; HER İKİSİNİ DE OLAĞAN KARŞILAR. FAKAT MADDEYE ÖZDEŞLEŞEN İNSAN, HER KAZANCI AZ BULUR, MUTSUZ OLUR. ZARARA İSE HİÇ DAYANAMAZ, ACILAR İÇİNDE KIVRANIR."
Çevremize şöyle bir göz attığımız zaman, sevgiden, şefkatten ruhsal gerçeklikten uzaklaşmış, yalnızca duygusal hazların, maddenin ve nefsin peşinde koştuklarını görmekteyiz. Ruhun aydınlığını ise hiç aramaz, hesaba, kitaba, maddeye odaklanmış akıllarıyla her şeyi çözümleyebileceklerini, mutluluğa kavuşacaklarını zannederler. Böylesine bir nefsin ve maddenin peşinde koşanlara "NASILSINIZ?" diye sorduğumuzda, almış olduğumuz cevap, “DÜNYA TELAŞI, EKMEK KAVGASI İÇERSİNDE YUVARLANIYORUZ" derler. Bu insanlar ne yazık ki, dünyanın güzelliklerinin, Allah'ın nimetlerinin tadına varmak, şükretmek dururken, gerçekten bitmez tükenmez kavgalar sürdürürler. Hem de büyük acılar çekerek; kırgınlık, tatminsizlik, doyumsuzluk, mutsuzluk içinde olduğu gibi. Hal böyleyken, şanın, şöhretin, makamın kaybolabileceğine malın, mülkün, servetin ve insan ömrünün geçiciliğine inanılırsa, ruhsal gerçeklikten başka bir şey kalmaz. Oysa insanlar hala küçük çıkarlarla uğraşmayı, nefis istekleri peşinde koşmayı ve üç beş küçük şeyi biriktirmeyi dünya gerçekleri olarak görmekteler. Ayrıca parayla ve malla özdeşleşen birçok zengin insanlar vardır. Bu insanların tüm yaşamları, daha çok şeye sahip olma düşünceleri ve de sahip olduklarını kaybetmenin korkusu içinde geçmektedir. Hele servetin içine bir suç karışmış ise, korkuları çok daha büyümekte olup, her günleri acı ve suçluluk içinde geçmektedir. Hatta bu insanlar acılarını unutmak için alkol, kumar gibi bataklığa da saplanmaktadır. İstanbul'da çok yakından tanıdığım bir dostum, yapı malzemeleri üzerine bir mağazası vardı. Çok iyi kazandığı halde, arada bir işinde küçük aksaklıklar olduğunda, gülmeyi unutur, ağlamaklı bir ifadeyle, "HEP ZARAR EDİYORUM" diye yakınırdı. Oysa başka bir semtte ikinci mağazasını açmış, her iki yerden kazandıklarından hiç tatmin ve memnun olmazdı. Bir gün bilge bir kişi sabah evinden çıkıp tekkeye giderken önüne yarı meczup bir dilenci çıkar, elindeki sadaka tasını uzatıp,"EY ÂDEMOĞLU, NEREDEN GELİR, NEREYE GİDERSİN?” diye sorar. Bilge kişi, bu sözleri dinledikten sonra dilenciye, “SEN GÜNLÜK NE KAZANIYORSUN SÖYLE, İKİ MİSLİNİ VERECEĞİM. AMA HER SABAH BANA BU SORUYU SORMAN KOŞULU İLE" diyerek sözün önemini ortay koyar. Şunu özellikle unutmayalım ki, her ölüm ile ömrü uğruna harcadığımız şan, şöhret, üzerine titrediğimiz beden, çıkar peşinde koşturduğumuz zihin toprağa terk ediliyor. Oysa dünya yaşamında bedenden, zihinden maddeden başka yol öğrenemeyen insanlar; açlık, açgözlülük, yokluk ve yoksulluk duyguları içinde bu dünyalarını ziyan ederler. Bundan daha acı bir şey var ki, öbür dünyaya da elleri boş giderler. Tıpkı "EY ÂDEMOĞLU, NEREDEN GELİR, NEREYE GİDERSİN?" anlamlı düşüncede olduğu gibi. Hoşça kalın.