Gaziantep’in Direniş ve Savaş Kültürüne Bir Bakış
Tamer ABUŞOĞLU
Tarih yazıcıları kadim Türk toprakları olan Anadolu’ya girişi 1071 yılındaki Malazgirt zaferiyle başlatır.
Ancak Türklerin Anadolu’yu yurt tutma macerası bin yıllık kısıtlı bir süre ile sınırlı değildir. Hakkari’nin 3 bin 400 metre rakamlı Reşka Dağı’nda bulunan 10 bin yıllık Türk izleri, bütün ezberleri altüst etmekle kalmayacak siz Orta Asya’dan geldiniz. Topraklarınıza dönün. Biz sizden önce bu topraklardaydık” diyen Feodal kabadayılığın cahil cesaretini de darmadağın etmeye yetecektir.
Büyük Atatürk’ün “Bu memleket tarih boyunca Türk’tü, şimdi de Türk’tür, bundan sonrada Türk kalacaktır” sözleri kuru bir ifade ya da sloganist bir söylem biçimi değil, sosyal, tarihsel ve siyasal bir tespittir.
Ancak Türkler nasıl belalı bir coğrafyayı vatan yaptıklarını her defasında ağır bedeller ödeyerek anlamak zorunda kaldılar. Anadolu topraklarını vatan kılmanın bizden öncekilere yüklediği ağır sorumlulukla, her an ödenmesi muhtemel bedellere bizlerin, bizden sonra gelecek olan nesillerinde hazırlıklı olması gerçeği, en temel Anadolu gerçeğidir.
Tarih, bu genel realitenin Türkler açısından acılarla dolu kronolojisi ile bir geçit resmi gibidir.
Yaklaşık bir asır önce yaşanmışların, bugünlerde yeniden tekerrüre yönelmesi boşana değildir.
Türk Kurtuluş savaşı, işgale ve sömürgeciliğe karşı salt milli sınırların korunmasını sağlamamış, kurulan milli devlet vasıtasıyla diğer mazlum milletlere de esin ve ilham kaynağı olmuştur.
Emperyalist çetelere karşı verilen Milli Kurtuluş Savaşının kuşkusuz en önemli cephesi Antep’i Gaziantep yapan o şanlı direniştir.
“Ben Gazianteplilerin gözlerinden nasıl öpmem ki, onlar sadece Gaziantep’i değil, bütün bir Türkiye’yi kurtardılar” sözleri Gazi Kemalden adaşı Gaziantep’e uzanan karşılıklı minnet ve şükran duygularının en bariz ifadesidir.
Gaziantep Üniversitesi, Tarih Bölüm Başkanı Dr. Celal Pekdoğan tarafından kaleme alınan “Gaziden Gaziye, Mustafa Kemal ile Muhaberat” adlı çalışma, bu sahadaki mevcutların üzerine yeni ve daha kapsamlı bilgileri koyan bir anlayışın ürünü olarak karşımıza çıkıyor.
Giderek bir genel tekrar edebiyatına dönüşen “Antep Direnişi” Dr. Celal Pekdoğan’ın bu kitabında; içerdiği Heyet-i Merkeziye belgeleriyle, Antep Harbiye ve Fransız-Ermeni ittifakına ait gerçekleri, savaşın seyri ile ilgili bilgileri orijinal belgelerle gün ışığına çıkarıyor.
Dr. Celal Pekdoğan’ın Kurtuluş Savaşı tarihimize kazandırdığı bu titiz ve metodik çalışmasından dolayı kutluyor, “Ben bu topraklara aittim, bu topraklarda bana” diyen her Gaziantepliye bu kitaba sahip olmasını salık veriyorum.