İstanbul’da Huzur Veren Vapur Yolculuğu
Metin MERCİMEK
“Stresi atmak ve huzuru bulmak istiyorsanız, mutlaka vapur yolculuğu yapınız.”
Bilindiği üzere, hepimiz İstanbul trafiğinden şikâyetçi olup, istenilen yere varabilmek için ayrı ayrı güzergâhları deneriz. Bu nedenle İstanbul trafiğinden kurtulmak isteyen insanlar, toplu taşıma araçlarını tercih etmektedir. Bunlardan otobüs, minibüs, dolmuş, banliyö treni, tramvay, metro, deniz otobüsü, metrobüs ve yolcu vapuru ilk sırada yer almaktadır. Bilhassa İstanbul 15 Temmuz Köprüsü, Fatih Sultan Köprüsü ve Yavuz Sultan Köprüsü’ne, Avrasya Tüneli ve Marmaray’a girmeden, Anadolu Yakası’ndan Avrupa Yakası’na geçmek için daha çok vapur yolculuğu yapılmaktadır. Bu koşullarda, herkes gibi benim de tercih ettiğim toplu taşıt aracı, yolcu vapurudur.
İkamet etmiş olduğum Kadıköy’den Avrupa Yakası’na geçmek için, Kadıköy’den kalkan yolcu vapurunu tercih ederim. Kadıköy ile Eminönü arası 20 dakika olan bu yolcu vapurunun gerek rahatlığı, gerek deniz üzerinde bitmeyen güzellikleri seyrederek devam etmek, benim için huzur veren bir yolculuk olur. Vapur, Avrupa Yakası yönüne hareket eder etmez, ilk görüntüler vapur içi pazarlamacıların arka arkaya salona girmeleriyle başlar. Çeşitli fabrikalarda yeni üretilmiş malları, usta bir üslup çerçevesinde eşyaları pazarlamaları hepimizin ilgisini çeker.
İçerde pazarlamacıların marifetli satışları devam ederken, dışarda yüzlerce, binlerce martı, vapurun her iki yanına geçerek, yol boyunca bizlere refakat ederler. Martıların bu uçuşları esnasında, herkesi düşündüren yönleri, havada beslenme becerileridir. O sırada yolcuların havaya attıkları simit veya ekmek parçalarını, denize düşürmeden kapmaları, inanılmaz bir görünüm sergiler ve hepimizi bu manzaranın içine çeker. Tabi bu muhteşem manzarayı seyretmek, bir ayrıcalık yaratmasının yanı sıra, hepimize derin bir huzur verir. Ayrıca martıların hiç yorulmadan bu performansı göstermeleri de çok anlam taşır. Hatta Haydarpaşa açıklarına yanaştığımızda, havada daireler çizerek vapurla aynı hızda yol almaları da bir başarı sağlar. İstanbul’un ve Boğaziçi’nin tüm güzelliklerine ayrı bir renk katan bu canlı tablo, belki de uzmanların insanlar için önerecekleri en yarar sağlayan bir huzur deryası haline gelmektedir.
Martıların havadaki yemekli danslarını seyrederken, denizde gösteri yapan yunus balıklarının suda iniş çıkışlarını görmemezlikten gelemeyiz. Bir tarafta martıların ekmek ve simit kapmaları, öbür tarafta sürü halinde yunusların suya dalışları, olağanüstü bir sahneyi sergiler. İşte bu sahne, Yaradan’ın canlılara bahşettiği doğa harikasının muhteşem görünümünü bizlere aksettirmektedir.
Akıp giden tüm bu canlı güzellikler içinde, yavaş yavaş Kız Kalesi’nin ve Dolmabahçe’nin muhteşem görünümüne yaklaşırken, vapurun güvertesinden coşkulu bir müzik faslı sesleri gelir. Sesler ve sazlar öylesine güzel bir tempo yaratır ki, hemen o hoş akışa yönelir ve dinlemek isteriz. Keman, ritim saz ve klarnet eşliğinde doyulmaz şarkılar icra edilir. Nasıl ki, bazı tempolu sesler bir yankı yaparsa, vapur güvertesinde bu güzel şarkılarda, İstanbul Boğazı’nın doyulmaz güzelliğinde güzel bir yankı yapmaktadır. İstanbul’un amatör saz gruplarından oluşan bu ekibi, hemen hemen tüm yolcular izler ve şevkle dinlerler.
İşte vapur yolculuğunun tüm bu güzelliklerine doymadan, Avrupa Yakası Eminönü İskelesi’ne yanaşmış oluruz. Vapur yolculuğundan böylesi huzur içinde ayrılışımız, sanki müzikal bir opera sahnesini, yarıda bırakıp da doymadan gitmek gibi bir his oluşturur.