Dolar 35,4856
Euro 36,4774
Altın 3.091,70
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kilis 15°C
Açık
Kilis
15°C
Açık
Pts 13°C
Sal 10°C
Çar 12°C
Per 9°C

İstanbul’da Nerelere Gitmeli?!

A+
A-
26.09.2017
683
ABONE OL

 

Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

 

Belli yaşlarda dolaşmak gerçekten zor oluyor. Genç iken bunun kıymetini biliyorsanız ne ala! Yoksa yıllar kolaylıkları değil, bazı zorlukları da peşinden getiriyor. Bu rağmen en makul mazeret ne olursa olsun, her hafta bendeniz İstanbul’un, gerçek İstanbul olduğu yerlere mutlaka gitmeli ve dostlarımla buluşmalıyım. Bunların başında da Sultanahmet, Fatih, Karaköy, Beyoğlu ve Üsküdar gelir. İstanbul’u yönetimler; siluetine kadar ne kadar bozmaya çalışıp rant paylaşımına girseler de şimdilik bu semtler her şeye rağmen direniyor. Üstelik bu çözülme muhafazakar kesimler tarafından hayata geçiriliyor. Tamamıyla bir taşralılık. Rahmetli Nurettin Topçu’nun kulakları çınlasın. Bu tipleri ne güzel anlatırdı sohbet ve yazılarında.

SANAT ve SANATÇIYI İZLEMEYE BİNLERCE KİŞİ KUYRUKTA

Eylül ayının 34 derecedeki Afrika sıcağında bu defa Harbiye’ye İstanbul Kongre Merkezi ve İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’ndaki 12. Contemporary Istanbul (CI) Fuarını ressam, minyatür ustası ve müzehhebe eşimle birlikte gezmeye gittim. Dört defa araç değiştirdik mecburen ve biraz da yürüdük. İyi ki de gitmişim. Böylece sanatseverlerin sanata olana alakasını bizzat gördüm. Sevindim. AVM’lerin artık sosyal, ekonomik ve kültürel yaralar açtığını, trafik sıkışıklığını artırdığını ve küçük esnafı bitirdiğini anlatanlara bir Başbakanımız “Halkım hafta sonunu buralarda geçiriyor, yani bunlar maile bir mutlu Pazar günü geçirmesin mi?” diyerek başka bir soruyla cevap veriyordu ya, bu defa binlerce sanatseverin buna inat sanata ve kültüre zaman ve kaynak ayırması her türlü takdirin fevkindeydi. Giriş 55 TL idi ve uzun kuyruklar vardı. Herkes sıkılmadan saatlerce bekledi. Görsel sanatlar konusundaki bu artışa çok sevindim. Demek estetik ve görsel düzeyimiz de artıyor. Üstelik her kesim ve her yaş grubu vardı fuarda. Çünkü estetik açlığımız gideriliyordu. Sanatın günümüzdeki durumunu görmek için bu bir fırsattı. Türk ve yabancı sanatçılar  73 ayrı galeride aynı ortamda buluşuyorlardı. Birbirlerini tanıyorlardı. Sergilenen eserlerin bazıları sırf bu fuar için yapılmıştı. Yıldan yıla değişimler fark edilmeye çalışılıyordu. Belki yabancı galericiler de bizden artık resim, sanat eseri falan talep edeceklerdi. Fuarı dolaşanlar bütün bunlara şahit oluyordu.

GÜNCEL SANATA BUGÜN DAHA FAZLA İHTİYAÇ DUYULUYOR

Önce Maçka Sanatçılar Parkı içinde oluşturulan, küratörlüğünü Prof. Dr. Hasan Bülent Kahramanın üslendiği, 9 yerli yabancı sanatçının gerçekleştirdiği Beşinci Element Sergisini gezdik.

Contemporary İstanbul yönetim Kurulu Başkanı Ali Güreli’nin açıklamasına göre sanat insanı arındıran, kendi dışına iten ve yücelten bir olgu. İnsanın aşkınlaşma duygusu. Dili, anlatımı, yöntemi ne derece farklılaşırsa farklılaşsın sanat son tahlilde böyle bir gerçeğin içinde biçimlenir. Çağdaş sanat; özü ve doğası gereği son derece politik bir sanattır. Toplumsal, tarihsel, siyasal oluşumların hiç birine kapalı değildir. Onları da içerir, dönüştürür ve yeniden üretir. Bütün eleştirel kapasitesini bu doğrultuda kullanır.

Ali Güreli şöyle devam ediyor kataloğun önsözünde; “Güncel sanat tüm bu çevremizi saran gündelik gerçeklere sanatça verilmiş bir cevaptır. Onları kapsasa da ortadaki kendi özgünlüğü içindeki sanattır. Güncel sanatın gücü de buradan kaynaklanır. O nedenle güncel sanat gündeliğin ötesine geçer. Bize o eleştirel dili ve söylemiyle barışçıl, hoşgörülü bir dünyasının kapısını aralar. Güncel sanata bugün, her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyoruz.” Bu tespitlere katılmamak mümkün değil. Taraflar görüşlerinde ısrar edebilir, buna rağmen iletişim yolu açık olmalıdır.

Nedendir bilinmez fuarlarda benim gönüldaşlarımın sayısı az değil yok gibiydi. Hep almaya, özellikle yerel yönetimlerdeki tecrübelerden alıştığımız için vermeye, üretmeye, katkıya pek yanaşmıyoruz. Kaynak ve zaman ayırmıyoruz, tekrarlardan öte geçemiyor, ağabeylerin, liderlerin sözünden çıkmamaya çalışıyoruz!. O zaman iddiasını kaybediyor insanımız, muhafazakarlar. Hattatlar eserleriyle sadece yeni yapılan camilerin duvarını süslüyor, Katar başta zengin Arapların beğenisine sunuluyor. O da bir elin parmakları kadar az. Minyatür sanatı birkaç istisnası dışında olduğu yerde sayıyor bana göre. Evrensel boyuta dahil edemedik. Her ne ise!…

BEDRİ’NİN DEMOKRASİ KUTUSU

Fuarda alıştığımız peyzaj, portre, natürmort resimler, gravürler pek yoktu Fuarda. Çerçeveler, hele o klasik işlemeli pahalı çerçeveler hiç kalmamıştı. Resim, Heykel ve fotoğraf algısı çok değişmişti. Boyutları da devasa ancak toplantı salonlarına sığabilen tablolar. Dikkatimi çekenlerden bazıları şunlar; tek vücut, iç içe geçmiş bir (hıttı) acur tablosu ne kadar da gerçek gibiydi? Bir heykel türünde boşlukta duran ve kalın halata tırmanan bir adam ve aşağıda ona bakanlar. Daha çok dini heykelleriyle ünlü Bolzanolu İtalyan Leo Ferdinando Demetz’in ağaçtan yapılmış insan heykeli hakiki gibiydi. Bazı konuları ressamlar öyle resmetmişti ki param olsa mutlaka alırdım; boyacı sandığı, boksör, fil ve gergedanı bir iple havaya kaldıran mini adam, kibrit başlı renkli insanlar, masalların tabloları, akvaryum içine girmiş insanlar, yere uzanmış ve demir tellerden yapılan bir atı sahici zannetmemek için hiç bir neden yok. Ağaç dallarından anıt gibi heykeller. Işık oyunlarıyla oryantal yapmaya ne dersiniz peki? Karikatür gibi; çıplak adam ve çıplak ayıyı nasıl yorumlamalıyız? Tel, çöp, hasır , çaput ve alüminyum malzemeler kullanılarak yapılan eserler karşısında küçük dilinizi yutabilirsiniz!

Murat Palta kocaman ve değişik minyatürlerini çizgisindeki eserlerini sergilemişti. Sanatçı İrfan Özürmen’in eserlerini pek sevdim. İstanbul Seyrantepe Sanayi Mahallesinde imiş atölyesi. Kutladım. Fuarda satış da yapılıyormuş. Ancak tablolarda fiyatları yazılmıyordu. Öğrendim ki galeri sahibiyle anlaşmak gerekiyormuş. Diyarbakırlı sanatçı İhsan Oturmak çalışmalarında teklik ve biricilik, militarizm, eğitim, ceza, inkılap ve ihtilal gibi konulara eğiliyor. Köy ve kasabaları dolaşıp okul, cami, cezaevi ve arkeoloji konularında materyaller topluyor. Fuarda en ilginç olan Bedri Baykal’ın resimlerinden öte Demokrasi Kutusu idi. Herkes bu kutunun içine girmek için uzayan kuyrukta sırasını bekliyordu. Ben merak etmedim ama, heyecanla her yaş grubundan insan kendisine sıranın gelmesini biran evvel istiyordu. Çünkü kutu bir kişilikti ve bir izleyici ancak içine girebiliyordu.

TEKNOLOJİ ve SANAT ÜRETMEZSENİZ, BUNLARA TESLİM OLURSUNUZ

Fuarda sergilenen eser arasında felaket ve kıyamet koparken ki zaman dilimi de resmedilmişti. Amerika’daki Hürriyet Heykeli, İstanbul’daki Galata Kulesi ve Hindistan’da Taç Mahal’ın ve yöneticilerin kocaman saraylarının sularda batışını resmetmişlerdi. Çoğumuz kıyamet gününü unuttuk, hep dünya maişetiyle meşgulüz. Bir sanatçının hatırlatması iyi oldu. Unutma bir gün kıyamet gerçekleşecek. İnsanların sadakati ve biatları resmedilmişti tablolarda. Cinsel muhtevalı ve peçeli kadınlarda yansıtılmıştı.

Robotlar sanatımıza da girmişti. Bir at robot gösteri yapıyordu fuarda. Sonra akvaryumlardaki insanlar bir şeyler anlatıyordu bize. Bunları evin hangi köşesine yerleştirmek gerekiyor acaba?

Bir ara Minyatür Sanatçısı Günseli Kato gözümü çarptı. Yine saçları mor renkteydi. Sinema ve ses sanatçılarından da görmedim değil. “Sopalarla sanat yapılıyor fuarda” dersem ne dersiniz? Bir yerde ucu boyalı, kısa kesilen sopalarla beynin çalışması anlatılıyordu!. Işık oyunları da bir hayli fazlaydı. Havai fişek oyunları gibi ekrana yansıtılıyordu. O da ne bir sanatçı pahalı BMW otomobilini boyamış, getirmiş fuardaki stantta sergiliyor!. Genç kızlar resim çektiriyor arabaya yaslanarak. İyi ki bu akıllı telefonlar çıktı da herkesin elinde, bol bol resim çekiyorlar. Ah biri de çıksa buna rakip bir alet icat etse aramızdan!.  Siz kendi teknolojinizi üretemediğiniz gibi, sanatınızı da ortaya çıkarmaz, eskimeziyle hamaset yapmayı sürdürürseniz teknolojide olduğu gibi sanatta da gelip seni teslim alırlar.  Şu an böyle bir şey yaşıyoruz. Dünyanın en zengin ülkeleri Sudiler, körfez ülkeleri falan hep Müslüman; ancak teknoloji ve sanat bakımından hiç bir şey üretmez, üretemez, bol bol ABD’den silah alarak onların sektörel güçlenmesine katkı verirler. Fuarda görsel sanat olarak oyuncak gibi çok sayıda asılı kalaşnikoflar da vardı.

KIZAK BAKANLIK OLUR MU?!

Contemporary İstanbul Fuarında Devrim Erbil’in dev tablo üzerinde çizgisel bir üslup ve gravür tekniğiyle işlenmiş tablolarına doyamadım. Yeni bir teknoloji de geliştirmişti. Hüseyin Yüce, Cihat Burak ve TRT’den arkadaşımız Yalçın Gökçebağ gibi naif çalışmaları yapanların tabloları da baktım artık  mazide kalmış. Yeniliklerle keşke bu sanat dalı da devam edebilse. Bu tıkanıklıkta elbette Kültür Bakanlığımızın da vebali var. Burası hala, dengede yeri olsun ama “kızak bakanlık” olarak mı düşünülüyor acaba? Meltem Şahin’in ahşap üzerine karışık teknik ile yapılmış üç eserinin de adı “O Halde-In that case” idi. Ancak bazı muzipler bunu “ohal” diye çağrışım yaptırarak okuyorlardı.

Fuarda Beşiktaş Belediyesi’nin, bankaların, medyanın, bazı yayınevlerinin, otellerin de stantları vardı. Mesela Hilton koleksiyonundaki resimleri sergilemiş, “sanat, yüzlerce yıldır yemeği seçmiştir” diyerek de standına tablolar ve kart postallar getirmişti. Kitap standı süperdi. Dev boyutta kitapları taşımak için bile birkaç kişi gerekti. Bunlardan biri de oğlum grafik tasarım sanatçısı Burkan’ın arşivinde duruyor.

Ülker Çocuk Sanat Atölyesi de önemliydi. Çünkü çocuklarımızın çok yönlü gelişmesine katkı sağlıyor. Yıldız Holding çocukları erken yaşta sanatla buluşturmak ve sanatı günlük hayatlarının bir parçası haline getirmek için 2011 yılından itibaren bugüne kadar 16 bin çocuğu ağırlamış. Muhteşem bir gelişme.

Fuarda sanat ve teknoloji, tat, mimarlık ve koleksiyonerlik konularındaki konferanslarına katılamadım, uzun kuyruklara girerek açlığımı gideremedim ama mutluyum. 5 saati aşkın bir sürede hiç oturmadan ayakta bir sanat fuarını gezmenin, sanatçılarla tanışmanın ayrıcalığını taşıyorum. Sanatçılar iyi ki varlar. Bir başka sevincim de İstanbul’da adına layık yapılacak yeni bir müzenin maketini görmek oldu. Haydi bakalım.

 

—————————————–

RESİMLER:

1) Yazarımız Mehmet Cemal Çiftçigüzeli, Emre Yusufi’nin Boksöründen yumruk yememeye çalışıyor!

2) Sanat Fuarında bir gravür

3) Lütfi Kırdar Kültür Sarayındaki galerilerde sergilenen bir tablo

4) Tellerden yapılmış süper sanat örneği olarak bir at çalışması

5) Sanat Fuarında bir galeri ve ziyaretçileri

6) Fuarda sergilenen en büyük kitap

7) Yazarımız Mehmet Cemal Çiftçigüzeli sanatçı Devrim Erbil’in sergi girişinde

8) Sırpların Bosna katliamında tuvallere yansıyan şehit tabutları tablosu

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.