Kilis 16°C
Az Bulutlu
Kilis
16°C
Az Bulutlu
Pts
17°C
Sal
17°C
Çar
17°C
Per
16°C
Metin MERCİMEK
"İŞ YAŞAMINDA, SOSYAL YAŞAMDA, BİLİMDE, BÜROKRASİDE, POLİTİKADA, ÖZELLİKLE İNSAN İLİŞKİLERİNDE KARŞIT OBJELER VE KAVRAMLAR ZENGİNLİKTİR."
Karşıt deyince aklımıza birbirine zıt iki obje gelir. Örneğin, pozitif ve negatif birbirinin karşıtıdır. Birçok cihazda kullanmış olduğumuz bir pilde hem pozitif, hem negatif uç vardır. Eğer alışa geldiğimiz şekilde pozitif iyi, negatif kötüdür diye bir kenara bırakırsak, pozitif ve negatifin bileşiminden ortaya çıkacak enerjiden mahrum kalırız. Oysa karşıt uçların bileşiminden ışık, aydınlık, güç enerji vererek yayılır. Çünkü her hangi bir şeyin karşıtını hissetmediğimiz, görmediğimiz, anlamadığımız zaman, kendimizi güçlü hissetmemiz ve yaşamı anlayabilmemiz mümkün değil. Hani bir atasözü vardır: "ÜZÜNTÜYÜ BİLMEYEN, SEVİNCİN GÜZELLİĞNE ULAŞAMAZ" veya "SAVAŞI GÖRMEYEN, BARIŞIN YÜCELİĞİNİ ANLAYAMAZ" ya da "YOKLUĞU TANIMAYAN, VARLIKLA MUTLU OLAMAZ" gibi. Hayatın zenginliği ve rengi her zaman karşıtlıkların birliği üzerine kurulmuştur. Karşıtlıklar, karşıt objeler ve kavramlar beynin algılama gücünü arttırır. Aynı zamanda gösterilmek istenilen şeyi daha fark edilir ve belirgin hale getirir. Kilis Ortaokulu’nda okurken merhum Türkçe Öğretmenimiz Adil Uçar, bizlere Türkçe sözlük yanında bir de küçük boy karşıt kelimelerle ilgili notlar vermişti. Devamlı "KARŞITLARINI BİLMEDİĞİNİZ KELİMELERİN ASIL ANLAMINI KAVRAYAMAZSINIZ" der ve sözlerine şöyle devam ederdi: "KELİMELER, KAVRAMLAR, BİZLERİ İNCELEDİĞİMİZ ŞEYİN ÖZÜNE ULAŞTIRIR." Genelde karşıtlıklar hakkında hemen hüküm veririz. Örneğin, "BEN KIŞI DEĞİL, YAZI SEVERİM", "ESMERLERDEN DEĞİL, SARIŞINLARDAN HOŞLANIRIM", "KONUŞMAYI DEĞİL, YAZMAYI TERCİH EDERİM" gibi hükümler oluştururuz. Aslında bu olayların biraz derinliğine indiğimiz zaman, her şeyin ayrı bir tadı ve güzelliği olduğunu görürüz. Her biri farklı zenginlikler taşırlar. Bizde oluşan her duyguyu, düşünceyi, arzuyu iyi veya kötü diye yorumlamamamız gerekir. Bu duygularımız, düşüncelerimiz, arzularımız ne iyidir, ne kötüdür; hepsi bize aittir, bizim parçalarımızdır. Onları ayırım gözetmeden fark etmeli ve yaşamalıyız. Özgüven eksikliğinin, aşağılık kompleksinin, depresyonların nedeni, bize ait şeyleri aşağılamamız, hor görmemizdir. O nedenle duygularımızı yaşayamadığımız, düşüncelerimize ve arzularımıza değer vermediğimiz zaman ne kendimizi, ne başkalarını sevebilmemiz mümkün değil. Unutmayalım ki, bizler tüm varlığımızla karşıtlıklar içinde yaşarız. Korkak-cesur, zengin-yoksun, dövüşçü-barışçı, zayıf-kuvvetli gibi karşıtlıklar, bizlerin benliğinde birleşir ve renkli kişiliğimizi oluştururlar. Önemli olan bu karşıtlıklar arasında dengeli bir birleşim olmasıdır. Aksi takdirde iyi ile kötü, korku ile cesaret birbiri ile savaşıp birbirlerini yenemezler. Ama ne yazık ki, YAŞAMIMIZ, SAVAŞIN YIPRATICILIĞI İÇİNDE GEÇER. Hoşça kalın.