Kilis İzlenimleri-2
Zehra ERASLAN
Kilis Şairler ve Yazarlar Dayanışma Derneği Başkanı Mustafa Alpaydın Bey’in “Düşler Durağı” adlı şiir kitabından “Kilisli” şiirine ait bir dörtlük paylaşmak istiyorum sizlerle:
“Munistir insanı serhat Kilis’in
Dualarla dükkân açması başka
Sıraya girerek beklemelisin
Tekkeden çorbayı içmesi başka.”
Kilis sevdalısı olup da Kilis’e şiirler yazılmaz mı? Çayımızı yudumlarken, Mustafa Alpaydın Bey’in “Kilis’te Kuşluk Vakti” şiir kitabına gözüm ilişti. Hoş sohbetin esnasında, açtığım kitabın ilk sayfasındaki “Kilis Hanekleri’’ şiirini okudum. Bu şiir kitabından çok bilgiler öğreneceğim açık. Kaleminiz var olsun Mustafa Bey…
Bu şiirin bir dörtlüğünü sizlerle paylaşmak istiyorum:
“Merdivene süllüm cekete sako
Tokaya habbesi dibeğe doğru
Bu hikâye bitmez oku ha oku
Takunyaya kapkap derler Kilis’te.”
İrfan Yılmaz Aksoy Bey, babacan büyüğüm… “Zeytin Ağacı” adlı kıymetli şiir kitabınızı benim için imzalarken, bana ne çok bilgiler sundunuz! Değerli büyüğüm, İnşallah sizlerin sayesinde Kilis hakkındaki bilgi dağarcığım genişleyecek. Okurunuz bol olsun İrfan Bey… Sunduğunuz bilgiler için size çok teşekkür ediyorum. İrfan Bey’in şiir kitabını açtıktan sonra karşılaştığım “Dört Mevsim” adlı şiire ait bir dörtlüğü sizlerle paylaşmak istiyorum:
“Eyyam-ı ilkbahar demidir şimdi
Açmış alibardak seyran vaktidir
Leylaki bir huzur anıdır şimdi
Kim bilir belki de vuslat vaktidir.”
Ve “Türk Kahvesi” adlı şiir… Tıpkı içtiğimiz kahve gibi “Türk Kahvesi” şiirinizi de evimde kahve içerken okudum büyük bir zevkle:
“Yemen ellerinin mestane kızı
Varlığın keyftir, yokluğun sızı
Sensiz sohbetin alınmaz hazzı
Yarenlik Köşkü’nde senin yerin var.”
Sohbetimiz öyle güzeldi ki arada kızım mızmızlansa da Ömer Faruk Kandemir Bey ile çocukluğumuzun Kilis’ini konuştuk. “Şu mahalle, bu mahalle…” derken, anladım ki özümü özlemişim. Şiir ve edebiyattan konuştuk. Sıcak ilginiz ve sohbetiniz için çok teşekkür ediyorum, Ömer Bey. Sizin de kaleminiz daim olsun… Sahi, Faruk Bey, siyah döşemeli taşlardan ben de hiç göremedim.
Bu özlemi vuslat eden büyüklerimden Uğur Elhan Bey ile de tanıştım. Bizlere emek veren öğretmenimin, eşimin de öğretmeni olduğunu biliyordum ama öğretmenimiz ile ilk kez karşılaşma imkânını yakaladım. Şairler Sayfası’ndaki Uğur Elhan Bey de kıymetli eserlerini eşim ve bana takdim etti. “Ayrılık”, “Eski Kışlar”, “Yürümek”, “Sevda Türküsü”, “Kilisli Olmak… Birbirinden kıymetli bu eserlerden yine çok şey öğreneceğim kesin. “Kilisli Olmak” kitabındaki “Kilis’e Gazel-7” şiirinden bir parçayı sizlerle paylaşmak istiyorum:
“Kaç bahar yaz günü geçmiş Kilis’in
Zenzelaklar çiçek açmış Kilis’in
Dallarında nar çiçeği üzümü
Her tarafa neşe saçmış Kilis’in.”
“Sevda Türküsü” adlı şiirler kitabındaki “Elhani’den Kilis Manileri” adlı maniyi de sizinle paylaşmak istiyorum:
“Zoppun’da öter bülbül
İlezi’de tango gül
Fille boyraz geçede
Karbi geçede sümbül.”
Yine “Yürümek” adlı şiir kitabından “Eski Kapılar” isimli şiirini sizinle paylaşmak istiyorum:
“Eski Kilis’te
“eski kapılar” var
kim girer kim çıkar
o gözler kime bakar
o eller kimi tutar…
şimdi bir gizemli bohçadır
kim açar kim kapar
Eski Kilis’te
eski kapılar var.”
“Eski Kışlar” adlı şiir kitabından “Hayranım Kilis” isimli şiirden bir dörtlüğü size iletmek istiyorum:
“İlimin çiçeği, güllleri güzel
Ağzında söyleşen dilleri güzel
Sazına ses veren telleri güzel
Sazına, sözüne hayranım Kilis.”
“Ayrılık” adlı kitabından ise “Ekim” şiirini sizinle paylaşmak istiyorum:
“hoş geldin ekim
gülümsemeseydi eylül
şimdi ekim bir iç çekiş
geçen yaz günlerine.
yaşlanma ne ki
ne gelmiş ne geçmiş
artık kanmıyor gönlüm
dünden kalan öğünlerine.
hoş geldin ekim.”
Gönül ister ki sayfalar dolusu yazayım bu güzel insanları. Umarım, sizler de benim gibi bu güzel insanlarla tanışırsınız. Kahveler, çaylar içildikten sonra Musiki Derneği’ne ve aynı mekânda bulunan Kilis Şairler ve Yazarlar Dayanışma Derneği ‘ne doğru yol aldık. Yürüme mesafesiydi zaten…
Musiki Derneği’ne daha önce hırsız girdiğini bilmeme rağmen, buruk bir şekilde girdim içeri. Havuşunda, toplantı odasında, enstrümanların olduğu odalarda çok güzel kareler fotoğrafladım. En güzel kare, tabii ki, büyüklerimle derneğin havuşunda çektirdiğimiz fotoğraf oldu.
Musiki Derneği’ne yapılan hırsızlığı şiddetle kınıyorum. Umarım, sorumlular bir an önce yakalanır ve hak ettikleri cezaları alırlar. Tarih ve kültüre ev sahipliği etmiş bu havuşlu evi de mutlaka ziyaret etmenizi isterim. Adım adım gezdiğim dernekteki tarihi atmosferin ve huzurun karşısında kelimeler kifayetsiz kalır. İnşallah pandemi sonrası, eski programlarına ve konserlerine kaldıkları yerden devam edecekler. Kim bilir, kısmet olursa, bu defa derneğin havuşunda konser dinleme şansını bulurum. Derneğin hayatta tutulmasında emeği olan herkese sonsuz teşekkür ediyorum. İstemeyerek de olsa, artık vedalaşma vakti gelmişti. Bu sıcakkanlı insanlara, hemşehrilerime göstermiş oldukları ilgi için eşim ve kendim adına çok teşekkür ediyorum. Dostane sevgilerinden memnun ayrılırken, tekrar bir araya geleceğimize dair umut ve dileklerimi de ileterek vedalaştım. Bu değerli insanlardan çok şey öğreneceğim kesin. Kilis’e hizmetlerinden dolayı onlara çok teşekkür ediyorum.
Kıymetli dostlar, bir sonraki Kilis izlenimlerime dair yazılarımda sizlerle görüşmek dileğiyle hoşça kalın, esen kalın!