Kilis’in İki Şair Düşünürü: Şeyh Abdullah Sermest Efendi ve Zihni Baba
“ŞİİR, MUTLAK HAKİKATİ ARAMAK İŞİDİR.” (Necip Fazıl KISAKÜREK)
Kilis’in yetiştirdiği şairlerine bir göz attığımız zaman, Türkiye geneline göre şiirleriyle felsefi görüş ve düşüncelerini sergileyen şairlerimizi gururla görmekteyiz. Özellikle divan şairlerimiz, bu düşünceleriyle hayli ilerleme kaydederek bizlere güzel eserler bırakmıştır. İşte bunlardan birincisi, Kilis’in çok sevdiği ve değer verdiği insan Şeyh Efendi’nin babası Şeyh Abdullah Sermest Efendi, diğeri ise Kilis’in ünlü bir düşünürü Zihni BABA’dır.
Sözü edilen bu şairlerimizden Şeyh Abdullah Sermest Efendi “SONSUZ GÜZELLİK” kavramını, Zihni Baba ise, “CEMALPERESTLİK” kavramını ele almış ve bu konuda düşüncelerini ortaya koymuşlardır.
İlk şairimiz Şeyh Abdullah Sermest Efendi,1819 yılında Kilis’te doğdu. Şiirlerinde sermest ve halis maslahlarını kullanan Abdullah Sermest, Arapça ve Farsçayı o dillerde şiir yazacak kadar iyi bilen bir kişi haline gelmiştir. Şiirlerinde yer yer mistik düşünce ve güzellik çizgilerini ortaya koymuş ve sofist bir tutum sergilemiştir. Özellikle O, “DÖNÜŞÜM PRENSİBİ”nden yararlanarak gerçek güzele, daha doğrusu insanda var olan SONSUZ GÜZELLİĞİ arayarak öze varmak istemiştir. Çünkü onun felsefi düşüncesinde yatan en önemli değer, çok güzel insan anlamına gelen “AFET-İ CAN”dır. Bu denli insanı seven, insana değer veren, hem de insanda var olan güzellikleri kaleme alan Şeyh Abdullah Sermest Efendi, güzel insan anlamına gelen şu dörtlüğü ile apayrı bir düşünce yaratmıştır.
GEL HELE GEL ÖZGE ZAMAN OLDU GEL,
BAK HELE BAK KÜFR-Ü İMAN OLDU GEL,
CAN-I CİHAN AFET-İ CAN OLDU GEL,
AFET-İ CAN CAN-I CİHAN OLDU GEL.
1834 yılında Kilis’te doğan ikinci şair düşünürümüz Zihni Baba, ilk öğrenimini bitirdikten sonra Bekir Vahit Efendi’nin ve Hattat Hoca’nın derslerine devam etmiştir. Zihni Baba, Tanrı’yı yardıma çağırma ve ruhanilik düşüncelerine uzun zaman eğilim göstermiş ve bu konuda araştırmalar yapmıştır. Ayrıca onun en değer verdiği görüş olan “CEMALPERESTLİK” düşüncesine çok önem vermiş ve manzume yazılarını bu formda yazmıştır. Güzel yüzleri manevi açıdan taparcasına seven Zihni Baba, her güzellikte mutlak güzel olan Tanrı güzelliğinin aksini görme tavrını araştırmış ve buna sahip olmaya çalışmıştır. Tabi ki O, bu tutumuyla üstün bir mutasavvıf seviyesine kadar yükselmiştir.
Ayrıca Zihni Baba çok içki düşkünü olmasına rağmen, kendinden geçerek Tanrı’nın birliğini ve büyüklüğünü yeterince duymuştur. Bu duygu sayesinde aşk ve lirizm ortaya çıkmış ve bunu şiirlerinde açık bir şekilde göstermiştir.
Şimdi onun aşk ve tasavvuf havasını yaratan Gazeli’nden bir beyitini hep birlikte görelim:
“TA HAŞRE KADAR GİTMEZ OLUR RENC-İ HUMARU
BİR MEY Kİ ANIN NEŞ-E Yİ MİNNET VAR İÇİNDE.”
İşte, Kilis’in bu divan şairleri yaşamış oldukları yıllarda, kim bilir ne güzel duygular, ne anlamlı görüş ve düşünceler yansıtmışlardır. Tabi bilemiyoruz. Çünkü elimizdeki dokümanlar çok çok az olmasına rağmen, birkaç derlemelerle ortaya çıkan gazel türü manzumeler, yine de bizleri ihya etmekte, hem de doyasıya gururlandırmaktadır.
Kilis’imizin bu değerli iki şair düşünürü Şeyh Abdullah Sermest Efendi’yi ve Zihni Baba’yı rahmetle anıyor ve Hocam Seyfettin Başcıllar’ın bu konuda önem arz eden sözüyle noktalıyorum:
“KİLİSLİ DİVAN ŞAİRLERİMİZİN ARASINDA ÜLKE ÇAPINDA DİVAN ŞİİRİ ANTOLOJİLERİNE GİREBİLECEK ÖRNEKLER VARDIR.”
Hoşça kalın.