Merhum Dr. Muhittin Sağlık Hatıralarından Yansıyanlar-2
Nejat TAŞKIN
Sen, dedi, hatıralarımın hepsini yaz. Yaz ki, o günü; o günün okumasını ve okuyanlarını bu günün gençleri daha iyi anlasın.
Yaşlı doktorumun hatıralarına bir kelime olsun ilave etmek için, okuyucularına bu hatıraları bu günde itibaren aynen sunacağım.
İlk tahsilime devam etmek için Halep’te Arayan Mahallesindeki ufak bir camiye yazıldım. Bu cami, ilk tahsilimin ikinci mektebiydi. Burada, kuramı tanıyor, 5-6 yaşlarındaki bir çocuğun duygularıyla yoğruluyordum.
Bu camilerde iyi yetişen talebe Mülkiye Mektebine Halep’te Kale yolu üzerinde Kenavet sokağındaydı. Bütün muallimleri Kilisliydi. Muallimlerimin dürüst ve alinamik ahlakı, beni daha o zamandan büyülemiş ve ben çocukluk yaşlarımda Kilisin yetiştirdiği bu zeki insanlara hayran olmuştum. İşte Kilis’e olan alakam ve duyuşlarım, yedi yaşında başlar. Onları hatırladığım zaman, bu yurt toprağının yetiştirdiği yüzlerce alimi gözlerimin önüne getirir, hatıraların üstünde yürüyen Kervanda bulurum kendimi.
Çocuk diyince akla, hatıralardan uzak, oyuncaklar dünyasında seyreden bir canlı gelmez mi? Ama hiçte öyle değildi o zaman, bu mücadele vardı. Ne çocuk dinlerdi ve nede zaman. Fakat şimdi biz dedeler torunlarını hürriyet içinde büyürken görüyor, çocukluğumuzun o yorucu tahsilini unutuyoruz. Zaman her yarayı yıkayan şifalı bir su oluyor.
Mülkiye mektebinde beni yetiştiren muallimlerimden, hayal meyal hatırladığım Mülkiye başucu âlimi Kilisli hoca zadeydi. Kendisi şimdi Musalla mezarlığında, bir kubbe altında ebedi uykusunun sonsuzluğu içindedir. Onu hatıralarının başlangıcında rahmetle anmak benim için bir vazifedir. Bir vazifeyi bu gün, ancak bir rahmet hissiyle başarabiliyorum.
Halep’te çocukluk günlerimin hatıraları kırık döküktür. Tahsilime düşe kalka devam ediyordum. Bir sene camide, sonra bir mektepte, daha sonrada kararsızlık… Hudutlar geniş Abdulhamit’in saltanatıyla hüküm süren koca devlet, bir bu devletin içinde yol arayan yarım düşünen küçücük bir kitle. Mülkiye mektebinde iki sene okuduktan sonra, Kalenin altında bulunan Askeri Rüştiyesine taşındık.
Askeri Rüştiyesi, artık benim için bir disiplin getirmişti. Disiplinin yanında Türkçe ve Arapça yazıları okumaya önem veriyorlardı.
(Devam edecek)