Merhum Dr. Muhittin Sağlık Hatıralarından Yansıyanlar-8
Nejat TAŞKIN
İbrahim çok zamanlar İskenderun’da gazhane memurluğunda bulundu. Muhammet ise, Harbiye mektebini bitirdi ve zabit olarak bir kaç kere görüştük. Ondan sonra her ikisi hakkında da bir haber alamadım.
Halep tüccarlarından Sakalzade Nuri Efendi vardı. Kendisi gayet hoşsohbet ve hazır cevap bir arkadaşım idi.
Halep’in asilzade ailelerinden Haşan Efendi ve Sibaizâde İzzet Efendilerle aynı sınıftaydık. Bu iki arkadaş çok ciddi ve çalışkan, hatta zeki olduklarından birçok derslerimi bunlardan alırdım. Bu her iki arkadaşımda doktor oldu.
Müikizade Muhammet Efendi, Halepli arkadaşım doktor olarak mektepten çıktı. Birinci dünya harbinde, Filistin’de vefat ettiğini haber aldım. Biraderleri halen doktordur.
Mektebin kabadayılarından Hacı genco arkadaşımı ben, Türkiye’ye geçerken binbaşı olarak Halep’te gördüm. Her ikimizde bu mülakatta mektep hatıralarını yaşatarak çok memnun kalmıştık.
Halep’in Akyol Mahallesinde Avilizade Abdulcevat Efendi’yle, mahallemiz ahalisinden olduğu için, aramızda çok samimiyet vardı. Pederinin çoktan vefat ettiğini biliyorum ama büyük biraderi Muhammed Efendi’nin durumu hakkında hiçbir malûmat alamadım kendiside tıbbiye mektebinden çıktıktan bir yıl sonra vefat etti.
Tuzukpazar Mahallesi’nden Hacı Müslüm de sınıf arkadaşlarımdandır. Kendisi çok asabiydi. Birçok arkadaşlarım, Müslüman asabiyetini gör. İnek için beni gönderirlerdi. Onu asabileştirirdim. Beni tuttuğu zaman, tırnaklarından kurtulamaz ve dayakta yerdim. Mektep zabiti bu durumu haber ildiği vakit, elinde değnek aramıza gelir, ikimizi bir arada görünce kavganın, her vakit ki kavga olduğunu anlar ve her ikimize de bir dayak ziyafeti verirlerdi. Biz de dayağı yiyince rahat ederdik. Asabiyetin neticesini gören arkadaşlar da meni tun kalır ve gülmeyi sonuna kadar devam ettirirlerdi.
Hacı Müslüm, Türkiye’ye çok hizmetlerde bulundu ve Kilis’te vefat etti.
Kevakibizade Muhammet Esat Ebusuut Efendi, çok ciddi, çok çalışkan, hakiki sevgiye layıktı.
Bundan bir kaç sene evvel, çok sevdiğim Kilisli dostum Neşet efendi tarafından ölüm haberini aldım, çok üzüldüm. Tanrı rahmet eylesin demekten başka bir deyiş bulamıyorum.
Yaşlı doktorum yine dalmıştı. Arkadaş huzuru onu bütün renkleriyle sarmış, yaşama anlamını onların inceliğinde bulmuştu. Hakikaten ne büyük şeydi arkadaşlık. Hele karanlık günlerin arkadaşlığı… O zaman, genç dimağlar çalışır, bir devlet bir hükümet yepyeni bir gençliğin dimağında yaşardı. Okul sıraları çok, şeydi. Onun için dalmıştı Doktor sağlık. Haklı buluyordum onu.
Şimdi yalnız defterini, kitabını düşünen bu yurdun öz evlâdı, işte böyle karanlıkta yaşayan dedelerinden bu temiz ülkeyi devralmıştı.
Arkadaşlarımı rahmetle anmaktan başka, elimde hiç bir imkânım yok. Belki bir rahmet benden onlara, en yeni bir selâm ulaştırır ve bende sükûn bulurum.
Tanrı onları ebedi istirahatgâhlarında korusun.
Halep o zaman bizimdi. Bizim olanların, kanını taşırdı. En ufak satıcısı, en büyük tüccarı ve en yaşlı insanı, hatta en küçük vatandaşı dürüsttü ve temizdi. İşte rahmetle andığım bu sevimli arkadaşlarım böyle büyük, böyle temiz bir mahalden yetişmiş, yurt kalkınmasında görev almışlardı.
Hatıralarımı anlatırken, senelerin geride kalan günlerini bir bir hatırlayabilmek ve her günü bütün duygularla sermek için geride kalan yılları unutuyorum, seneleri belki de çok çabuk geçiveriyorum. Rüştiye mektebinde henüz on beş yaşında bir talebenin duyduğu hisler vardı bende. Gülmek, koşmak, çalışmak, not olmak; falakaya yatmamak… Fakat talebe olurda değnek yemez mi?
Rüştiye mektebinde geçen dört yıl, benim için hayatımın temel taşı gibidir. Bu sebeple o yıllara ait hatıralarımı harfi harfine dizmek istiyorum. Yanı başımda oturan ve bu gün on yedi yaşında bulunan en küçük oğlum Sabahattin Uzman bile sabırsızlanıyor, “Daha ne vakit büyüyeceksin baba?” diyor. Ben de ona, “Düşe kalka, dayak yiye yiye büyüyeceğimi” söylüyorum.
İşte böyle, yine coğrafya dersindeyiz. Coğrafya hocamız bize vazife veriyor. Yapacağımız vazife dört kıtanın, dört yolla yapılması.
(Devam edecek)