Merhum Dr. Muhittin Sağlık Hatıralarından Yansıyanlar-9
Nejat TAŞKIN
1) Haritaların sınırları çizilecek,
2) Haritalar renklendirilecek,
3) Memleket ismi bulunacak,
4) Bütün yazılar yazılacak.
Bu dört işlemi ihtiva eden, dört kıtanın haritasını yapmak için bir dört arkadaş benlilerin yaptığı camide toplanarak vazifeleri yapmaya başladık. Vazifeler cumartesi günü hazır olacaktı. Arada cuma vardı, tatil olduğu için tatilden istifade etmemiz gerekiyordu.
Dört arkadaş olarak; birimizin yazısı, diğerimizin boyaması bir diğerimizin çizgileri ve diğer birimizin de memleket isimlerini çabucak bulma kabiliyetlerimiz vardı. Biz bu dört kabiliyeti birleştirdik, haritaları bir elden yapmaya koyulduk. Sabaha kadar çalıştık yine de bitiremedik. Düşünmemiz lazımdı. Bir kolayını bulmak gerekiyordu. Bulunduğumuz gün tatil günüydü. Yapılması lazım gelen, haritaların bir numunesi ancak mektepte vardı.
En akıllı olarak, mektebin yolunu tuttum. Duvarları aştım, kapıları zorladım, haritaları aldım ve camiye geldim. Haritaların gelişi ile işimiz tamamlanmış ve biz o geceyi derin bir uykuya terk etmiştik. Ertesi gün mektep birbirine girmişti. Her ağızda bir ses: Mektebe hırsız girmiş, hiçbir şey çalmamış, yalnız dördüncü sınıf haritalarını götürmüş…
O gün uykudan geç kalktığımız için okulu dahi yetişememiştik. Arkadaşlar, “Hele git bak okulda yoklama yapıldı mı?” diye beni gönderdiler ve ben de bu hadisenin faili olarak mektebe geldim. Kimseye bir şey söyleyemiyordum. Telaş bir hayli ilerlemişti. Hocanın birinin yanına yaklaştım:
-Hırsızı size haber verirsem ceza vermeyeceğinize söz verin, dedim.
Beni okul müdürüne götürdü. Okul müdürü de bana lazım gelen teminatı verdikten sonra, vaziyeti olduğu gibi kendisine anlattım.
Arkadaşlar geldi:
– Coğrafya hocasını çağırın, dedi.
Gelen hocaya:
– Şu haritaları incele, beğenirsen kendilerini affedeceğim, yok beğenmezsen cezalarını görecekler.
Coğrafya hocamız, haritaları eline aldı, çevirdi. Dördü de aynı olduğu için bir türlü mana veremiyordu. Çok güzel; fakat dördü de birbirinin kopyası.
Vaziyeti olduğu gibi anlattım:
– Biz dedim, dört gayeyi isteyen vazifeyi, dört elden geçirip, bir manada topladık. Çok çalıştık. Durum sizin taktirinize kalmıştır.
Hoca memnun kalmış, bu memnuniyetini müdüre de anlatmıştı. Müdür ceza olarak yalnız bana, iki hafif değnek cezası verdi.
– Bu dedi, hırsızlığına karşı. Mükâfatını da zamanı gelince alırsınız.
Bir çalmak yoluyla yapılan bu haritalar o günden sonra mektep müdürünün odasında asılı kaldı.
Bazen öyle tuhaf, öyle ciddi hadiseler vuku buluyordu ki, bugün bu hadiseleri hatırladığım zaman ben de gülüyor, “Bunun neresinde ciddiyet var?” diyorum.
İdadi Zabitimiz Behçet Efendi bir gün okula geç kalmıştı. Kendisini çok sevdiğimiz için bu geç kalışı karşısında meraka düştük. Gelişini sabırsızlıkla bekledik. Kapıda onu beklerken, o iki tekerleğin üzerinde bini olarak mektebe çıktı geldi. Bindiği iki tekerlek, bisikletti. Halep’e ilk defa gelmişti ve ilk defada hocamız Behçet Efendi binmişti. Yüzünü bisikletin üstünde kan lekeleri kaplamıştı;
– Bu ne hocam, yaralanmışsınız, dedik.
– Sormayın, dedi. Bu bisikleti getirttim ve bu sabah Babulfarac’a doğru bir yolculuk yapayım dedim. Beni gören Babulfarac çocukları ‘şeytan geliyo!r’ diye, taşa tuttular. İşte ben de bu vaziyete geldim. Ellerinden doğrusu zor kurtuldum.
(Devam edecek)