Muhteşem Mimari “Süleymaniye”
Metin MERCİMEK
“ARTARAK GÖNLÜMÜN AYDINLIĞI HER SANİYEDE
BİR MAHABETLİ SABAH OLDU SÜLEYMANİYE’DE.”
(Yahya Kemal BEYATLI)
Tarihi ve mimari özellikleri bakımından önemli bir kariyere sahip olan Süleymaniye Camiinin gerek muhteşem mimarisini, gerekse dillerden düşmeyen gizemli efsanesini hepimiz yakından bilmemiz gerekir.
Klasik Osmanlı mimarisinin en önemli örneklerinden biri olan Süleymaniye Camii, Büyük Usta Mimar Sinan tarafından 1550-1557 yılları arasında inşa edilmiştir. Süleymaniye Camii, dört fil ayağı üzerine oturtulmak suretiyle kubbesi 49,5 metre yüksekliğinde ve 26,5 metre çapındadır. Aslında bu ana kubbe, Ayasofya’da yapılmış gibi iki yarım kubbe ile desteklenmektedir. Hatta Mimar Sinan, Süleymaniye’yi Ayasofya Kilisesi’nden esinlenerek ortaya çıkarmıştır.
Mimar Sinan’ın Süleymaniye Camisi’nin inşaatında yeni yeni teknikler kullanılmış, hatta bu teknikler cami etrafında yenilikler ortaya çıkmasında önemli rol oynamıştır. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz. “Taç Kapı”, “İs Odası” ve “Şadırvan” gibi… Ayrıca cami etrafında yine efsaneye mal olan üç ana unsur daha mevcuttur. Bunlar “Kanuni Sultan Süleyman”, “Mimar Sinan” ve “Süleymaniye Camisi”dir. Bu üç unsur bir araya geldiğinde efsanelerin gizemli yönleri yayılmaya başlamış ve halkımızın benliğinden silinmemiştir. Şimdi bu gizemli rüya efsanesini hep birlikte görelim:
Rivayete göre Kanuni Sultan Süleyman Han, sözü edilen bu camiin inşasına karar verdiği zaman, bir gece rüyasında Allah’ın Resulünü görür. Hazreti Peygamber, ona caminin nereye yapılacağını göstermekten başka, caminin iç ve dış unsurları hakkında da talimatlar verir. Bunları şu şekilde sıralar: ‘Mimberi şuraya, mihrabı şuraya, kürsüyüde oraya yaparsınız” şeklinde tafsilatlı bir ifade ile buyurur. Büyük bir heyecan içinde uyanan Kanuni, âlemlerin efendisine selamet getirerek gözyaşları içinde Allah’a şükreder.
Kanuni Sultan Süleyman, ertesi gün ilk iş olarak derhal Hazreti Peygamber’in işaret buyurduğu mahalleye giderek Mimarbaşı Koca Sinan’ı oraya çağırır ve buraya bir cami yaptıracağını söyler. Koca Sinan’da, zaten bu teklifi bekliyormuşçasına sultana seslenerek, “Devletli Sultanım, camii bu yere şu mimbal üzere yaparız, mihrabı şurada, mimberi şurada, kürsüsü de burada olur” diyerek Kanuni’ye rüyasında vaki olan Hazreti Peygamber’in mübarek ifadelerini tekrarlar. Bunun üzerine Kanuni, mütebessim şekilde Sinan’a bakarak, “Mimarbaşı! Haberli gibisin!” demesi üzerine Koca Sinan, başını edeple önüne eğer ve aynı rüyayı kendisinin de gördüğünü şu sözüyle dile getirir. “Sultanım sizin hemen arkanızda idim” diye cevap verir.
Bu anlamlı durum karşısında heyecanı bir kat daha artan Kanuni Sultan Süleyman derhal, “O halde tez olarak Camii Şerif’in inşası başlasın” diye ferman verir. Zaten bu kutsal emri bekleyen Mimarbaşı Koca Sinan, vakit geçirmeden hazırlıklarını tamamlar ve yüce mabedin inşasını, Şeyhülislam Ebu Suud Efendi’nin temele ilk taş koyması ile başlamış olur.
Gerek üstün mimari şekliyle, gerekse anlamlı efsaneleriyle büyük ün yapan Süleymaniye Camisi, kim bilir daha ne gizemli efsanelere sahip olmuştur? Belki de her muhteşem mabedin hatırlarda ve zihinlerde kalmayan nice bir rüyası vardır.
Hoşça kalın.