Sırların İzinde Gülbeyaz-4
Göher GÜLER
– Neden öyle olmuş, bilginiz var mı?
– Babası pala Ahmet ölünce, kardeşi söğütlü köyde bir adama vermiş. Döne rahat durmamış.
– Nasıl rahat durmamış?
– Fingirdeşmiş biriyle. Kocası yakalamış ahırda, “aşna fişne” yaparken. Fındık değneğinin topuzuyla, kafasına vura vura, aptal etmiş zavallıyı. Kafa yerinden oynamış. Günlerce aylarca o köyün tarlasında, mezarlığında gezmiş durmuş.
– Belki de işin aslı öyle değildir dedi Gülbeyaz.
– Valla benim köylülerden ve annemden duyduğum öyle, gerisini bilmiyorum.
– Sen niye sordun Döne’yi?
– Geçenlerde bizimkiler konuşuyordu da, siz de oralı olunca sordum dedi Gülbeyaz. Annem diyemedi. Sonuçta daha yeni tanıyordu onları. Sırrını bilmelerine gerek yoktu…
Saate baktı Gülbeyaz; saat epey ilerlemiş, “hadi Leman, ders çalışalım” dedi. Dersin başına oturdu ama derse odaklanamadı. Zavallı Döne annesine, kimi “paytak” diyordu, kimi “çatlak.” Hiç tanımasa da çok üzülüyordu. “Seni yanıma alacağım, anne-kız mutlu mesut yaşayacağız” diyordu içinden. Yanına alma fikri, çok rahatlatıyordu Gülbeyaz’ı…
Gülbeyaz, ara tatilinde ve yaz tatillerinde bir kafede çalışıyor, para biriktiriyordu. Babasından para almıyordu. Kafede çalışırken, garson kızlardan birinin gizli gizli ağladığını gördü. Yanına sokuldu, “neden ağlıyorsun” diye sordu. Garson “hiç” dedi, işine geri döndü. Aklı garsonda kalmıştı. Ertesi gün gene garsonu gözünü silerken gördü. Burnu gözü kızarmıştı. Yine gitti yanına Gülbeyaz; “ağlamaktan yüzün gözün kızarmış. Neyin var söyle, belki bir faydam dokunur” dedi. “Üvey annem beni evde istemiyor dedi, garson kız.” Vah vah çok üzüldüm dedi Gülbeyaz. Canı sıkıldı, keyfi kaçtı. Sonra teyzesinin boş iki göz evi geldi aklına. “Yalnız kalabilir misin, sana göre bir ev var” dedi? “Kalmaz mıyım yeter ki üvey anneden kurtulayım ama benim kira ödeyecek param yok. Üniversite birinci sınıftayım. Garsonluktan aldığım para beni geçindirmez” dedi. “Akşam beraber teyzemlere gidelim. Teyzemle konuşalım, belki kira bile almaz” dedi. Mesaiden sonra Garson kızı kaptığı gibi, Türkan teyzenin evine getirdi. Hararetli hararetli Türkan teyzesine olayı anlattı. Türkan teyzesi;
– Benden ne istiyorsun Gülbeyaz’ım? dedi. Sizin alt katı Nazlı’ya kiraya verir misin?
– Veririm vermesine de çok harabe, orada tavuk besledik yıllarca. Orayı adam etmek çok masraf ister kızım dedi. Alt kata indiler, gerçekten evden çok her şeye benziyordu. Boya badan temizlik, çok iş vardı. Türkan teyzenin gelini;
– Bizim sarı Ali emmi badanayı yapar. Bütün gün kahvede boş boş oturuyor dedi. Nazlı sarıldı öptü yengeyi.
– Ben önce ilaçlayım. Badanadan sonra hep birlikte, temizleriz dedi, yenge.
– Eşyan var mı kızım? dedi Türkan teyze. Nazlı boynunu büktü.
– Tamam tamam bükme boynunu, bir hal çaresine bakarız. Sen o işi bana bırak. Hele bir ev adam olsun da.
– Şey Türkan teyze, kira ne kadar olacak dedi Nazlı, utangaç bir tavırla.
– Hele sen bir taşın, yerleş de, o zaman konuşuruz kirayı dedi. Gülbeyaz;
– Aslan teyzem dedi, elini öptü…
Sarı Ali emmi badanayı yaptı. Gülbeyaz, Nazlı ve yengesi temizliği yaptılar. Ev cillop gibi oldu. Türkan teyzenin gelini, tek tek komşuların kapısını çaldı; “kullanmadığınız fazlalık eşyalarınız varsa verin. Bir kıza ev kuracağız” diyerek, evi dizdi. “Oh mis gibi oldu ev” dedi hepisi birden. Gülbeyaz’ın içine öyle bir huzur dolmuştu ki, neşesi yüzüne yansıyordu. Aylardır ilk defa kendini mutlu hissediyordu. Zor durumda kalan birisine yardım etmiş, elinden tutmuştu. “Bir de Döne annemi yanıma alırsam keyfime diyecek yok” diyordu içinden…
Nazlı taşınalı bir ay olmuştu bile. Gülbeyaz, “bu akşam bize gel de kirayı verelim” dedi. İkisi birlikte üst kata Türkan teyzenin evine vardılar. Gülbeyaz;
– Teyze Nazlı kirayı getirdi. Ne kadar verecek dedi. Türkan teyze;
– Hele bu ay bizden olsun da, gelecek aya bakarız dedi. Gelinine göz kırptı. Nazlı’dan kira almayacaklardı ama parasını çar-çur etmesin diye söylemediler. Gelinini tembihledi; “ben ölür kalırsam o kızdan kira alma e mi yavrum, Gülbeyaz’ın hatırı var” dedi. Gülbeyaz ve Nazlı Türkan teyzeye ve yengelerine sarıldılar, ellerini öptüler. Her ay aksatmadan kirayı getirdi Nazlı. “Bu ay da böyle olsun da, gelecek ay bakarız” dedi hep Türkan teyze…
Aradan üç yıl geçmişti. Yine yaz tatiliydi. Nazlı ile Gülbeyaz kirayı ödemek için üst kata çıktı. Kapıyı çaldı, Nazlı. İçerinden ağıt sesleri geliyordu. Gülbeyaz’la gözgöze geldiler. Kapıyı başka bir komşu açtı. Ev komşularla dolup taşıyordu. Yenge dizlerine vura vura ağlıyordu; “anam anam” diyerek ağıt yakıyordu. Türkan teyze ölmüştü. Gülbeyaz tutamadı kendini; “ben sana kırgın değilim teyzem. Seni çoktan affettim” diyerek ağladı durdu. Nazlı da annesini kaybetmiş gibi hıçkıra hıçkıra ağladı…
Defin işlemlerinden sonra, Gülbeyaz ve Nazlı yengelerinin yanına gittiler. Yenge çok üzgündü. Nazlı;
– Hatice yenge, benim üç yıllık kira borcum birikti. Bankaya yatırdım parayı, ne zaman istersen vereyim dedi. Hatice yenge, ikisinin ellerini tuttu.
– Türkan anam öldü, alacak verecek bitti. Nazlı kızım senin kira borcun yok. Anamın Gülbeyaz’a çok büyük borcu varmış. Seni Gülbeyaz getirdi diye kira almadı. Sen para biriktir diye, “kira almayacağım” demedi. Nazlı “Türkan teyze diyerek, gözyaşlarına” boğuldu.
– Bana borcu yok, benim ona borcum var dedi Gülbeyaz.
– Kızım Türkan teyzen bana vasiyet etti. “Gülbeyaz sana para getirirse alma, benim ona olan borcum parayla ödenemeyecek kadar büyük” dedi. Sana da bir kaç altın bıraktı.
– Yok yenge ben yazın çalışıyorum para biriktiriyorum. Paraya ihtiyacım yok. O altınlar senin olsun dedi Gülbeyaz.
– Olmaz kızım, dur emanetini getireyim dedi. Bir avuç çeyrek altını Gülbeyaz’ın avcuna doldurdu. “Teşekkür ederim yenge” dedi Gülbeyaz ağlayarak. Bir kaç tanesini yengesine geri uzattı, yengesi almadı. Alt kata indiklerinde, hem çok üzgünlerdi, hem de çok mutlu. Birbirlerine bakıp ağlaştılar bir müddet. Nazlı;
– Gülbeyaz, Türkan teyzenin sana ödenemeyecek kadar büyük, ne borcu var?
– Çok uzun hikâye Nazlı… Nasıl anlatılır, nerden başlanır, bilmiyorum… (Devam edecek)