Yaşananları Fıkralaştırmak… (Hani Nasrettin Hoca’nın torunlarıyız ya)
Bugünkü yazımı bir fıkrayla geçiştireceğim.
Zaten tüm yaşantımız fıkramsı gibi bir şey oldu ya!..
Gelelim anlatacağımız fıkraya;
Adamda her türlü melanet var.
Suç üstüne suç işlemiş.
Bunlar arasında akla gelmeyecek çeşitli suçlar var.
Sonunda yakalanmış, mahkemede işlediği tüm suçları ayrıntılı bir biçimde anlatmış ve tüm suçları kabul ettikten sonra yargıca; “Avukat istiyorum” demiş.
Yargıç şaşırmış; “Evladım işlediğin tüm suçları ikrar ve kabul ettin. Şimdi bir de avukat istiyorsun. Avukat seni nasıl savunacak, nasıl kurtaracak?” diye sormuş.
Suçlu pişkin ya!…
“Tamam hâkim bey, bunları ben de biliyorum ama tutacağım avukat beni nasıl savunacak diye merak ediyorum” diye sırıtmış.
Şimdi siz yargıç olsanız ne yapardınız?
Fıkradaki yargıç ne yapmış, nasıl karar vermiş bilemiyoruz ama fıkra işte.
Fıkralar hep gülüp geçmek için değil mi?
***
Madencisini günlerdir toprak altından çıkaramayanlar, hala konuşuyor.
Konuşmayla iş kazaları duruyor mu?
Neredeeee…
Keşke konuşmayla her şey halledilebilseydi.
Yırca’da, gecikmiş de olsa yargı kararına karşın 6 bin zeytin ağacının kesilmesini bu fıkraya uyarlayabilir miyiz?
“Alakalı” bakanların konu ile ne kadar yakından ilgilendiklerini, demeç üstüne demeçler verdiklerini bu fıkraya uyarlayabilir miyiz?
Gaziantep Anekent Belediye Başkanının, Kommagane krallığından kalma, antik Belkis (Zeugma) harabelerinde yeni bulunan mozaikler üstünde, topuklu ayakkabıyla gezerek basına açıklamalar yapmasını, bu fıkraya uyarlayabilir miyiz?
Elin oğlu semahata çıkıp, kuyruklu yıldıza inerken, maden kazalarından, iş kazalarından sonra, başbakanın iş güvenliği konusunda yaptığı açıklamaları bu fıkraya uyarlayabilir miyiz?
Ve para cezalarının ağırlaştırılmasıyla bu kazaların önüne geçebileceğine inanları bu fıkraya uyarlayabilir miyiz?
Valla ben yazdım, siz artık neye uyarlarsanız uyarlayın…