Büyülü Kent “Bodrum”
Metin MERCİMEK
“YOKUŞ BAŞINA GELDİĞİNDE
BODRUM’U GÖRECEKSİN,
SANMA Kİ SEN GELDİĞİN GİBİ GİDECEKSİN.
SENDEN ÖNCEKİLER DE BÖYLEYDİLER,
AKILLARINI HEP BODRUM’DA
BIRAKIP GİTTİLER.”
(Halikarnas Balıkçısı)
Bodrum’u anlayabilmek için yakın geçmişine bakmak gerek. İnsanlar tarih boyunca bu yörede yerleşmiş, yaşamlarını devam ettirmiş ve kendilerinden her dönem buraya bir şeyler katarak zenginleştirmişlerdir. Bizler de şu anda bu mirasın içinde yaşama şansına sahip durumdayız.
Bodrum’la ilk tanışmam 1976 yılında oldu. O zamanlar sahil şeridini takip eden yeni yol açılmamıştı. Dağlardan ve bitmeyen virajlı dağ yollarından geçerek Bodrum’a gelirdik. İlgimi çeken yapıtlardan biri su sarnıçları ile beyaz badanalı Bodrum evleriydi. Özellikle pencere ve kapı sövelerinin parlament mavisi ile MAVİ-BEYAZ renge bürünmesi, herkesi büyülerdi. Hele bir de her evin önünde, mor renkli begonvil çiçeklerinin duvarlara sarılması, Bodrum’a ayrı bir güzellik katardı. Ayrıca yine her evin bahçesinde, Bodrum Mandalinası, kendine özgü lezzeti ve hoş kokusuyla etrafa doyulmaz bir görünüm sergilerdi.
Daha sonraları 1980 ve 1982 yıllarında Bodrum, öz benliğini kaybetmeden daha da sosyal ve kültürel alanda ilerleme kaydetti. Özellikle o yıllarda üst üste “BODRUM FESTİVALİ” adı altında festivaller düzenlendi. Anılan yıllarda Bodrum’u ziyaretimde, Sanat Güneşi olarak tanınan Zeki Müren’in konserlerine katıldım ve onunla tanışma fırsatı buldum. Yine o günlerde Kadir İnanır ile Türkan Şoray’ın “SELVİ BOYLUM, AL YAZMALIM” filminin galasında tesadüfen yer aldım. Böylece Bodrum’un sosyal ve kültürel faaliyetlerin yapılaşmasında önem yaşayan bir belde olduğunu da anlamış oldum.
Bilindiği gibi Bodrum’un kendine ve bölgesine has özellikleri olan bir mimari dokusu vardır. Tabi ki, bu hemen olmayıp ihtiyaçlara göre zaman içinde suiistimal edilmeden oluşmuş ve insan odaklı bir yapılaşma haline gelmiştir. Bu gün bu yapılaşma bir çok mega kente ilham kaynağı olmakta ve kopya edilmekte, hem de ona benzemeye ve onun ismini de kullanarak kazanç elde etmeye başlanmıştır. Zaten Bodrum’un orijinal hali de budur.
Bodrum’da dört tip ev yapılanması vardır. Kule evler, Musandıralı evler, Dar pencereli evler, Sakız evleridir. Bu yapılaşma yabancı ülke üniversitelerine inceleme konusu olmuştur. Bu tipteki yapılaşmayı Ege Bölgesi’nde Bodrum Yarımadası dışında hiç bir yerde görmemiz mümkün değil. Bunlar hem çok önemli ve hem çok değerli ayrıntılardır.
Bugün Bodrum’a bir göz attığımız zaman, eski özelliğinin yok olduğunu görmekteyiz. Bodrum 1990’dan sonra deforme olmaya başlamış 2000 yıllardan sonra bu deformasyon daha da hızlanmış, bu gün öyle bir noktaya gelinmiş ki, 1980’lerde 6 ay yapılan turizm sezonu 2-3 aylar seviyesine gerilemiştir.
İşte büyük şehrin karmaşasından bir o kadar kurtulmak isteyen insanlar, Bodrum mavisi ve rengârenk begonvil çiçekleriyle sarmalanmış beyaz bodrum evlerini görmeye gelmekteler. Belki de bunlar bir bahane olup, Bodrum, tarihi yapıtları ve büyüleyici havası ile tüm insanları kendine çekmektedir.
Hoşça kalın.