Mehmet Ali Birand’ı Anma Sohbeti
Metin MERCİMEK
“TELEVİZYON HABERCİLİĞİN MARKA İSİMLERİNDEN BİRİ OLAN MEHMET ALİ BİRAND, GEREK BASIN CAMİASINDA GEREK TELEVİZYON HABERCİLİĞİNDE ÇOK BAŞARILIYDI.”
Bodrum’da düzenlenen “İz Bırakan Haberciler” paneline katıldım. 17 Ocak 2013 tarihinde aramızdan ayrılan televizyon sektörünün usta habercilerinden Mehmet Ali Birand’ın basın camiasında göstermiş olduğu başarıları, hayatı dile getirildi.
O’nun kısaca hayat hikayesi anlatıldıktan sonra, Mehmet Ali’nin kendi kaleminden dökülen anıları da gündeme geldi.
Mehmet Ali Birand, 9 Aralık 1941 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. 2 yaşında babasını kaybeden Birand, ilkokulu Erenköy Zihnipaşa’da tamamladıktan sonra Galatasaray Lisesi’ne girdi. Lisenin ardından İstanbul Üniversitesi Filoloji Fakültesi Fransızca bölümüne girerek eğitimini sürdürmeyi denemesine rağmen, maddi imkansızlıklar yüzünden okulu bitiremedi.
Daha sonra Koç Grubu’nun önde isimlerinden Kenan İnan’la tanıştı ve İngiltere’ye gitti. Galatasaray Lisesi’nden tanışmış olduğu Abdi İpekçi kendisine Londra muhabirliğini verdi. İngiltere’de 1 yıl içinde hem İngilizceyi öğrendi, hem de Milliyet’e mektuplar göndererek gazetecilik hayatına atılmış oldu.
Şimdi Mehmet Ali Birand’ın kendi kaleminden dökülen anılarını hep birlikte görelim:
“Milliyet Gazetesi’nde çalışırken karşılaştığım Cemre oldu. Onunla 1971’de evlendim ve hayat mücadelemizi birlikte götürdük. Evlilik ile birlikte cebimizde, Milliyet’in verdiği 500 dolar maaşla Brüksel maceram başladı. Milliyet’in Brüksel’deki muhabiri olmak bana çok şey kazandırdı. Hem dünya görüşümü etkiledi, hem de çok şey öğrenmemi sağladı. Eğer Brüksel’e gitmemiş, Cemre ile orada 20 yıl süreyle yaşamamış olsaydım, bugün geldiğim yerde olamazdım.
Bir süre sonra TV çalışmalarımda, sadece 32. Gün’ü yapmakta beni tatmin etmedi. Gazete haberciliği yaparken nasıl kitap yazıp kalıcı bir şeyler bırakmak için çırpındımsa, şimdi de TV programı yanı sıra belgesel üretmek için harekete geçtim. 1989’daki Kıbrıs Belgeseli, ardında Demirkırat (27 Mayıs darbesini anlatan çalışma) ve arka arkaya, 12 Mart, 12 Eylül ve Özallı Yıllar geldi. Bütün bunları Can Dündar ve Bülent Çaplı gibi iki dev ismin sayesinde gerçekleştirebildim.
2005’te, Kanal D Haber Bülteni’nin Genel Yayın Yönetmeni ve bültenin Anchor’u oldum. Hiç bilmediğim bir alandı, ancak işin içinden sanırım yüzümün akıyla çıktım. 2009’un Ocak ayında, CNN Türk yeniden hayatıma girdi. Türkiye’de ilk defa uygulanan bir proje için kolları sıvadım. Hem CNN Türk’ün, hem de Kanal D’nin Genel Yayın Yönetmeliğini üstlendim. Ortak bir haber merkezi oluşturduk. Bu satırları yazana kadar da işin başında olduğuma göre, demek ki hâlâ başarılıyım, demektir…”
Onun kaleminden hayat akışını dinledikten ve notlar alındıktan sonra toplantıya son verildi.
Gerek televizyon haberciliği ile gerekse belgesel üretmek konusunda üstün başarı gösteren Mehmet Ali Birand’ı rahmetle anıyorum.
Hoşça kalın.