Kamyonlar Neler Taşır? Ben Neler Düşünürüm?
Mehmet KILIÇOĞLU
Köyümüzde doğal yoldan zeytinyağı üreten mahsere dediğimiz yağhaneler vardı.Bu mahsereler,yedi-sekiz taneydi. Her mahserede beş altı işçi çalışırdı.Kasım-aralık ayında on beş-yirmi gün bu yağhaneler,tane zeytinleri,hayvanların döndürdüğü yuvarlak taşlarla ezer,telis torbalarda mengene ile sıkardı.Çıkabilen yağ çıkardı,bir kısım yağ da posada kalırdı.Bu posalar,yağhanenin bir bölümünde biriktirilirdi.Bu aylarda belli kişiler bu yağ çıkacak posaları satın alır,Nizip’e yağ fabrikasına satardı.Köyümüze belli bir para girerdi.On beş-yirmi kişi belli bir para kazanırdı.Bu posaları taşımak için büyük ve süslü kamyonlar köyümüze gelirdi.Biz çocuklar,bu kamyonları hayretle takip ederdik.Tekerlerine,modellerine bakardık.Uygun bulduğumuz zaman kasasına binerdik.Her yönüyle incelerdik.
Daha sonra, ‘boyalık’ dediğimiz yere giderdik.Boyalık köyümüzün,beş yüz metre uzağında Çamlı Dere’nin içindeydi.Çıkardığımız sarı çamurları,seramik gibi kullanırdık.Düz taşların üzerinde döve döve yoğururduk. Gördüğümüz kamyonları,örnek alarak her çeşit araba yapardık.En iyi oyuncaklarımız,bu boyalıktan çıkardığımız çamurdan yaptığımız kamyonlar,jipler,grayderlerdi. Gölgede kurutur,güzelce kullanırdık.
Bazı arkadaşlar vardı ki,bugünkü en iyi araba modellerini o gün yapmışlardı. Selahattin diye bir arkadaş vardı.Okulda dersleri çok zayıftı,ancak boyalıkta arabaların en güzelini,ilgincini o yapardı.Ortam olsa belki de Selahattin en iyi araba modelisti olurdu.Kendi oyuncaklarımızı kendimiz yapar ve büyük zevkle kullanırdık.Bugün zeytinyağı çıkaran mahsereler yok.Boyalık olan yer kaybolmuş.Hepsinden önemlisi köyde çocuk yok…