Dolar 32,5575
Euro 34,9339
Altın 2.440,45
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kilis 32°C
Az Bulutlu
Kilis
32°C
Az Bulutlu
Cum 31°C
Cts 32°C
Paz 29°C
Pts 25°C

Kilisli Muallim Rıfat Bilge’nin Anıları-11

Kilisli Muallim Rıfat Bilge’nin Anıları-11
A+
A-
25.07.2015
694
ABONE OL

Ahmet ELMALI

 

MAHKEME-İ CİNAYET REİSİ HİLMİ BEY

Bu zat Maraşlıdır. Onunla teşerrüfüme sebep mahdumu Fazıl Bey olmuştur.

Fazıl Bey, babasının biricik oğlu olmak dolayısıyla nazlı büyümüş, izzetinefsi fazla bir çocuktu. Pederi okutmak için kaç hoca tutmuşsa hiçbirisi Fazıl Bey’i okutamamış, bırakmış gitmiştir.

Sebebi; Hocalar Fazıl Bey’in micazını bilmezler, onu şiddetle, tekdirle okutmak isterlermiş. O da o hocaları reddedip okumazmış.

Nihayet reis bey beni duymuş, beni çağırttı, bana rica etti.      Ben derse başladım. Fazlı Bey’i pehpehler okutmaya başladım. Derken okumanın lezzetini aldı, adam akıllı okudu. Hukuk mektebine girdi, güzel bir şahadetname ile çıktı, adliye memuru oldu, yazık ki genç yaşta vefat etti.

Kuvvei hafızası fevkalade idi. Bir saatte mecellenin yüz maddesini ezberler, bir harfini değiştirmeden okurdu.

Hilmi Bey’e gelince; kendi ifadesine göre, ilk evvel Maraş’ta vazifelerde bulunmuş, sonra Cevdet Paşa hazretleri o tarafa ıslahat için geldiği zaman paşanın maiyetine girmiş, onu paşa İstanbul’a getirmiş yetiştirmiştir.

Hilmi Bey Arapça lügate meraklı idi. Her kelimenin doğrusunu, aslını, faslını arardı. Bir gün bana “saye ocağı”nı sordu, “Bilmiyorum” dedim.

Sonra kendisi anlattı, dedi ki: “Bu kelimenin aslını ben de bilmiyordum.” Nihayet Cevdet Paşa hazretlerinden sordum. Paşa güldü, “Hilmi zor bir kelime sordun, ben de bunu bilmezdim, kitaplarda bazen sai ocağı, bazen saye ocağı diye görürdüm. Ahzi asker kanununda da geçtiği için Harbiye nezaretinden sordum, onlardan da kâfi bir cevap alamadım. Nihayet Arapça lügat kitaplarını karıştırarak anladım ki, bunun doğrusu üç noktalı peltek ‘S’ ile ‘Saye Ocağı’dır. Arapçada ‘Saye’ ağıl, mandıra manasınadır. O ocak sarayın kurbanlık koyunlarını verdikleri ve koyun yetiştirdikleri için onlara öyle denilmiştir.

Sonra bir gene paşa hazretlerine sordum:

– Eseri aliniz olan ‘Kısası Enbiya’ adında ‘K’ esere midir, üstün müdür?

Paşa:

– Bence esere okunması münasiptir, ve ben böyle okurum. Mamafih üstün okunsa da olabilir, dedi.

Hilmi Bey çok dürüst bir insandı. Gayet namuslu idi… Kanundan başka bir şey tanımazdı, kanundan dışarı çıkmazdı. Mahkeme içinde hatır, gönül, rüşvet nedir bilmezdi. Meşrutiyet çıktıktan sonra birçok büyük memurlar korku geçirdiler; hâlbuki Hilmi Bey meşrutiyetin ilanı günlerinde kemali serbesti ile hareket etti, vazifesinden ayrılmadı.

Meşrutiyeti müteakip menfilerden müteşekil (Fedekaran cemiyeti) teşekkül etmişti. Reisleri (Avnuullahülkazimi) isminde birisiydi. Bu adam vaktiyle cinayet mahkemesinin kararıyla küreğe konulmuştu.

Ben o günlerde Hilmi Bey ile birlikte Sarıyer’de Hidayetin bağının karşısında bir hanede idim. Fazılı müzakere ediyor, orada yatıyor kalıyordum. Bir gün (Avnüllahülkazimi Bey) geldi. Hilmi Bey’in elini öptü:

– Beni küreğe koydun, fakat hakkıyla koydun. Sana karşı kalbimde muhabbet ve hürmet var. Eğer reisliğin zamanında kurtulamayacak birisini kurtarmış, birisini himaye etmiş olduğunu duysaydım, sana düşman olurdum, hâlbuki sen Hak’tan kanundan ayrılmadın. Şimdi menfadan gelmiş, hakkına razı olmaz, bazı kimseler var. Şayet şerefine dokunacak bir şey yapan olursa bana haber gönder, ben onun hakkından gelirim, dedi.

Hilmi Bey teşekkürle beraber;

Umarım ki böyle bir kimse zuhur etmez, dedi. Hakikaten de zuhur etmedi

Hilmi Bey der ki:

– Hâkim olacak kimse üç şeye boyun eğmemek lazımdır:

1- Paraya yani rüşvete meyletmemeli;

2- Kadına meyletmemeli. Yani şuh, dilber kadınlar vasıtasıyla hakkı nahak yapmamalı.

3- Tehdide ehemmiyet vermemelidir!

 

KAYNAK: Şinasi ÇOLAKOĞLU’nun “Anılar ve İnsanlar (1997)” adlı kitabından alınmıştır.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.